29 Haz 2009

Bloggerdaki takıntılarım

Bloglarda gezerken ilk zamanlarda garipsediğim artık normal karşıladığım uyarılar var.


Bence bu uyarıya herhangi bir soruna karşı tedbir olsun diye veriyorlar. İlk zamanlarda yorumumun görünmesi için saatlerce bekleyeceğimi zannederdim. Şimdi ise gülüyorum sadece. Neden hemen yayımlandığı halde neden zaman alma ihtimalini göz önünde bulunduruyorsunuz? Sanki herşeyiniz tam takırmış gibi?

Sol taraftaki beni izleyenlerin listesi 23 gibi komik bir sayıdan olşmasına rağmen onların listesini görmek için dakikalarca beklerken, bir yandan da böyle komik, gereksiz, kibar uyarılara hiç gerek yok...


Neden insan kelime doğrular ki?
Ne yazdığını sen bilmiyorsan ben neden hatırlatayım sana?
Bir de engelli butonu koymuşlar oraya. Kendimi karayolunda seyahat ediyormuşum gibi zannediyorum onu görünce.

b, a, i HTML kodlarını kullanan hiçbir arkadaşım yok. Belki bilmiyorlar, başka bloglarda da dikkatimi çekmedi.

Bu tarz teknik şekilde belirtmek neden oraya 2 buton ekleyemiyorsun?

Bir de acaba önizlemeyi kullanan var mı?
Varsa bişiler karalayın?

Çok mu agresifim bugün?

28 Haz 2009

Eve dönüş

Fotoğraftaki abartı değildir. Zamanında böyle bir otobüs yolculuğu yaptığım için bunun şerefi hep yüreğimde...!

Yandaki fotoğraf bir grup GS fanatiğinin deplasmandan dönüşte yolculuk ettikleri otobüsün görüntüsü. Ama hepsi mutlu. futbolun tadını çıkarıyorlar. Ya ben? Neden evime daha notmal bir otobüste gidemiyorum?

1 Şubat'tan sonra sorunlarla dolu bir otoüs yolculuğun daha sonuna gelmiş bulunmaktayım. Darısı diğer yolculuklara. Dikkatimi çekti de 2 yıldır KPSS nin olduğu gün Malazgirt'ten Malatya'ya dönüyorum...

Geçen sene KPSS eğitim sınavının bittiği vakitlerde kampüs içine girmiştim. Herkes ağlayıp sızlıyordu. Bu sene o görüntüyü kaçırdım. İnsanlar acı çekerken onları izlemek hoşuma gitmiyor ama benim maksadım orada sadece insan görmek...

Saat 13:00 teki arabama yetişebilmek için saah 07:00de uyandım, 07:30 da Erdo'yu yolladım. Ondan sonra bavulumu hazırladım, evi ilaçladım, berbere gittim, duş aldım, evdeki son işleri bitirdikten sonra kapıyı kitleyip dışarı çıktım. Saat tam 13:15 ve Malazgirt Muş Tur yazanesindeyim. Otoüsün lastiği patlamış... Hep merak ederim acaba bu sefer nerede sorun çıkacak diye ki nitekim dakka 1 gol bir... Saat 13:30 daki otobüse yetişeyim diye 07:00 den beri koşturdum ve şimdi araba tam 1,5 saat rötarlı olarak saat 15:00 te geldi. Neyse ki ne kadar erken çıkarsak çıkalım Muş merkeze geldiğimizde 17:00 den önce hareket etmeyeceğimizi biliyordum. Muş terminalinde beklemektense 1-2 saat daha Malazgirt'e katlanmak... daha mantıklı ;) Yoldan geçenlere bakıyorum (%30 u tanıdık) O arada bizim Turuncu Niyazi'yi gördüm. Babasıyla geziyordu. Ayaküstü tanıştık. Şeker bi babası varmış. Kendisine burdan selamlar... :)

Neyse araba geldi, Muş merkeze geldim ki aman tanrım her yer ana baba günü gibi. Arabanın arkası bildiğin aşiret... 2 kişilik koltuklarda 2'si çocuk olmak üzere 4 kişi oturmalar, iğrenç ter kokuları, gürültü patırtılar, cep telefonuyla konuşmalar, çocuk sesleri, kusanlar, aksırıp tıksıranlar.... oooofff :( Ayrıca hayatım boyunca bu kadar berbat bir şöför görmedim. En acemisi bile bu kadar titretemez bir aracı...

Gece 23:00, evdeyim. Ailemi özlemişim. Pek değişmemişler, hala ediyle büdü gibiler. :)

Evet, tatil an itibariyle başlamıştır. yuppiiiii :)

26 Haz 2009

M.J'e ödül

Küçük bir ilkokul çocuğu... Okuldan geldikten sonra kaseti takıp dans ederdi. Onun hareketlerini yapardı. Komik dans ederdi ama mutluydu. O yıllarda idolüydü o adam. -O kasetle büyüdü, gerçi sonra kendini RoCK'a verdi ama unutmadı o günlerini.-

Aradan yıllar geçer, çocuk büyür. O da büyür ama çok değişir. Tecavüz olaylarına karışır adı, estetikten tanınmayacak hale gelir, din değiştirir, yardımlar yapar, dansı bırakır, hastalıklara kapılır, kendi halindedir, çok yalnızdır ve çok değişir... Çok hatalar yapar ama çocuk umursamaz. Artık o, çocuğun idolü değildir ama halen daha sever.

Küçük çocuğun tahmini gerçekleşir ve enson kanser olur. Deri kanseri olduktan sonra kendisini acı bir ölüm beklediğini bilir çocuk ve buna çok üzülür.

ve o terkeder. Ama çocuk sevinir... Anlam veremez duygularına sonra anlar... Müslüman olduğunu, günün anlam ve önemini de hatırlayarak şaşkınlığa bürünür.

Acı içinde ölmek yerine müslüman olduktan sonra regaip kandili gibi müslümanlar için mübarek bir günde kalp krizi geçirerek ölmesi küçük çocuğa göre ona verilmiş bir ödüldür...

24 Haz 2009

Tatile ramak kala

27 Haziran eve dönüş günü... 1 Şubat'tan beri germiyorum ailemi. Özlemişim artık sahiden yaa. en çok da annemin yemeklerini... :D Eve çıkmamla yemek düzenimin yerine gireceğini sanıyordum ama öyle olmadı. hergün aynı yemekleri yemekten artık yemek yemekten hiç haz almıyorum. Çok yavan geliyor herşey. O yüzden zaten 60 kiloya kadar düşmüşüm. Biliyorum ki eve gider gitmez kapıya tartıyı koyucaklar. 65'ten az olduğumu görünce biton azar beni bekliyor. :(

Tatilin başlarında onlara da fazla vakit ayıramıcam. Düğünler müğünler falan filan derken Temmuz'u yicem. Ağustos'ta da aile saadetiyle 17 yıl hiç aksatmadan gittiğimiz (geçen sene askerlikden dolayı gidemiştim gerçi) Çubucak orman kampında güzel bir tatil geçirmeyi hayal ediyorum. Tek eksiğimiz kardeşim. Kendisi şuanda Santakruz mevkilerinde ciritatıyor. Kendisine buradan iyi eğlenceler diliyorum.

Buarada İstanbul'daki Deep Purple konserine gidemiyorum. Konsere gidemememin yanında orada görmek için can attığım sevgili arkadaşımı göremicem, ona çok üzülüyorum. :( Onlar da gelemeyeceğim için üzülüyorlar mı bilmiyorum gerçi ama benim için sahiden üzücü...

22 Haz 2009

Hoşçakal

Arkadaki Süphan...

Van-Erciş Sema turizm... Reklamını da yapayım bari :) Ağrı gezsinin dönüşünde Patnos'tan uğurladım. Bir dahaki sefere seni evine kadar götüren Bafta turizmle (biliyorum, adı öyle değildi, salladım. :p) yollucaz seni. Geleneksel olarak Ağrı'nın Patnos ilçesinden yolcu ettiğim Ural'ı bu yıl daha geniş kapsamlı olacak şekilde Erdo, Niyazi, Emre ve Serdal'la gerçekleştirdik.

Bu yıl onun için farklı oldu. Aklının yarısı İstanbul'daydı. 2 kişinin birbirini sevmesi gerçekten muhteşem birşey. Bu tatili sen hakediyorsun. Tadını çıkar dostum, koş İstanbul'a...

Biliyorum bu cümle moralini bozacak: "Eylül'de görüşüz..."

Ağrı'yı çekiyorum...

1 Şubat 2009 tarihinden itibaren Muş'un Malazgirt ilçe sınırları dışına çıkmamam baktım ki bende büyük psikolojik gerginliğe yol açıyor hemen kaçayım dedim. Zaten son konularımdan da monoton, sıkıcı bir hayatımın olduğunu farketmişsiniz. Bu hafta sonundaki küçük kaçamak benim için inanamayacağınız bir psikolojik tedavi oldu diyebilirim.

Üniversite 1. sınıftan beri can ciğer olduğum Alper'in kız arkadaşı Songül, Ağrı'da öğretmen. O da sıkılıyormuş. Ben de onun can sıkıntısını alma bahanesiyle kendi tedavimi de gerçekleştirmiş oldum.

Ağrı güzel, gerçekten güzel. Ama nereye göre? Benim yaşadığım yere göre...

Kendimi oraya ait birisi gibi hissettim. Ağrı'ya adım atar atmaz karakter değiştirdim sanki. Medeniyete geldim... Trafik ışığı gördüm. Kırmızıda durdum. Arkadaş ortamına hemen alıştım. Muhabbete katılabildim. Yani hiçbir sorun yaşamadım. Bu imkanı bana tanıyan Songül'e çok teşekkür ediyorum.

Ev değiştirmiş Songül. Geçen seneki evine göre daha mütavazi bir eve sahip. Geçen seneki ev arkadaşları yok. Ama geçen sene tanıştığım (lakin benim hatırlamakta zorluk çektiğim) çok tatlı bir ev arkadaş edinmiş. Sana söylüyorum ev arkadaşı. Fallara çok takılma, mutlu bir gelecek bekliyor seni...

Çok iyi misafirperverler. Hiç kendimi yabancı hissetmedim. Hatta kendimi evin elemanı gibi bile gördüm. Yandaki fotoğraf herşeyi açık bir şekilde gösteriyor zaten. :))

15 Haz 2009

Olduğu gibi kalsın

Ya bırakın beni, yine bunalım takılcam...
İçinizde bana kızacaklarınız olacak biliyorum ama buna mecburum.
Ama içimi buraya kusmazsam kötü olcak.

Güvendiğimi sandığım kişilerden sızdırılan özellerimi başkalarından duyunca çok sinirlendim. Sanırım çevre genişletme işinden vazgeçmeliyim. 3-4 fıstık herzaman yeterlidir bana...

Konuyla ilgili şarkıyı indiriniz...

13 Haz 2009

Sabaha kadar

Sabahın 5 i... Odamda oturuyorum saatlerdir. Sıkıcı bir geceydi. Bomboşi hiçbir değişiklik yok.

Gündüz de 7-8 saat kadar uyudum. Gece de baykuş gibi oturuyorum işte böyle...

Birazdan yazdıklarınızı okucam. canım isterse yorum yazıcam. Yazmazsam muhtemelen beni izlemiceksiniz artık. Ama canınız sağolsun...

Bugün karneleri dağıttık, çok mutluyduk. Pazartesiden itibaren de seminer var. Çok sıkıcı geçeceğinden adım gibi eminim. Hazira'ın son 2 günü bize kıyak geçip acaba salarlar mı bizi?

İlk defa bugün müzik dinlemedim. Sadece uyurken arkada çaldı kendi kendine. Güzel de oldu. ;)

Yan odamdaki arkadaş isminin blogumda geçmesinden hoşnut değilmiş. Tamam kendisi bilir.

Bundan sonra ona takacağım bir lakapla bahsedeceğim. Onu da beğenmezse kendisi bilir artık. Bir de fotoğraflarını koymucak mışım? Tamam ;) Bundan sonra photoshopta kafana kese kağıdı geçirdikten sonra koyarım artık. ;)

Yarın SBS, ondan sonraki gün de ÖSS var. Başarılar diliyorum bütün adaylara... Tahmince hiçbir okuyucu ilgilendirecek bir madde olmadı bu. Okuyanlar cevabını yorumlara yapıversinler bizahmet...

Bugün ortaokul arkadaşım Gökhan'ı aradım. Yıllar sonra sesini duymak beni çok sevindirdi.

Bugünlerde geçmişe özlem duygusu var yoğunca. Sanırım özlüyorum...

Yeni edindiğim arkadaşlar çok samimi gelmiyor artık. 2,5 yıldır burada tanıştıklarım içinde sayabileceğim 4-5 kişiden başka kimse yok heralde. (Yan odadaki bu gruba dahil....)

Emrah'tan hala daha haber bekliyorum. Acaba Deep Purple konserine gidecek miyiz?

Kardeşim 1 hafta sonra ABD'ye Work&Travel muhabbetine gidiyor. Eylül ortasında geliyor. Enson Şubat'ta gördüm. Bundan sonra da 2010 Ocak veya Şubat'ında görcem sanırım. Özlücem ya keratayı...

Bir de ABD'deki Carnegie Mellon Üniversitesi'nin Ölümcül Kanser Hastası Olan Öğretim Üyelerinden Prof. Randy Pausch'un 'Son Ders'i izledim gece gece... Etkilenmediğimi söylesem yalan olur...

12 Haz 2009

Düğün, karne, blog

Geçenlerde çok duygulandığım bir haber aldım. Çocukluk arkadaşım, Hürcan evleniyor. 6 yaşından beri görüştüğüm elimdeki biricik arkadaşım, sırdaşım, kardeşim benim... 20 yıl olmuş be yaaa....... Facebook nelere kadir. Ansızın yeni eklenen o nişan fotoğraflarında seni gördüm... Ya bundan nasıl bir duygudur anlatamam. Heyecandan gözlerim yaşardı. Kendimi duygusuz biri sanardım ama bazen insan tutamıyor demek ki kendini... Ayhan amca ve Fülay teyzem, 2. annem babam benim onlar... ellerinizden öpüyorum. Düğünde seni yalnız bırakamam. Mümkün değil, kaçamazsın benden dostum... ;)

Tatile az kaldı. Artık şu 1-2 haftalık yılsonu seminerini de atlatınca ver elini düğünler, ver elini eski ilkokul çocuk arkadaşların falan... Çok inanılmaz yoğun bir tatil planı var, önceki konularda bahsetmiştim. Samsun'dan başla, İstanbul, Balıkesir, İzmir, Manisa, Çanakkale, Marmaris, Ankara......

Karne günüydü bugün. Okulda bir şenlik bir şenlik. aman tanrım görmelisiniz. Makinayı elimden bırakmadım. Bir tane numunelik buraya koyuyorum fotoğraflarımdan. Açık söyleyim çiçeği burnunda öğretmenlik hayatımdaki en duygulu karne günü geçen seneydi. geçen sene mezun ettiğimiz sınıfı tarif edemem. Hala daha arayığ sorarlar. Çoğu il dışında başka okullarda okuyorlar. Aralarında Anadolu Lisesini kazananlar da oldu. Bu sene kazanan çıkacağını sanmıyorum. Bilmiyorum yaa, umutsuzum o konuda... :(




Bir de bloglar arasındaki bu münakaşadan şikayetçiyim. Nedir bu yaa. İsteyen istediğini yazar. hoşuna gitmiyorsa sizi ilgilendirmez, yorum yazazsınız olur biter. Sizi eleştiriyorsa, siz de kendinizi savunma ihtiyacı hissediyorsanız adam akıllı savunun. Nedir yani küfürlü mesajlar falan. cık cık cık... Yakıştıramadım size...

7 Haz 2009

Nemli bir gün...

Bugün SBS de görevim vardı bir okulda. Klasik bir sınav işte, gittik, heyecanlı bebeler ve duyarsız ben... :P

Bitti sınav falan filan... Derken arkadaşlarla buluşup hadi yemeğe... Otele gittik yemek falan yedik ve hiç yapmadığım birşeyi yaptım... OKEY oynadım. Yemekte Ural'ı sinirlendirmem 2. oynun bana kalmasına neden oldu. :D Tabi ilk oyunda bana kaldı. Geçmiş olsun hadi bakalım... :))

Bu da geçti, ordan ben bizimkilerden ayrıldım, kırtasiyedi, marketti derken bi yağmur (Haziran ayında...) Uffff.... Üstümde kısa kollu gömlek falan. :(( Neyse markete biraz sığındım, derken sonra eve koşarak uçtum.

Buarada atladığım biryer var. Ev arkadaşım biz okeydeyken aradı. Biz evden çıkarken elektrikler yoktu. Tabi dolayısıyla sular da yoktu ve birşekilde musluk açık kalmış. Elektrikler gelince su akmaya başlamış ve giriş full su :S
Hadi halı yıka falan, belim koptu. :S

Bir de yağmur. Ne oldu? nemli...
İşte böyle saçma salak bi konu bu da... :p


Bir de buketblu benimiçin çok güzel birşey hazırlamış.
Teşekkür ediyorum kendisine. :))


4 Haz 2009

1 avuç antep fıstığı

1 avuç arkadaşım var ama hepsi birbirinden kıymetli... Gerçekten hayatım boyunca edinebileceğim en güzel dostlukları burada kurdum diyebilirim. Az ve öz... Buranın bana kattığı tek iyi şey bu olsa gerek... Neden böyle birşey dedim şimdi?

1 dediğimi 2 etmeyen Mahir (soldan ikinci), ne kadar bana takılıp ara ara sinir etmeyi başarsalar da
:) her konuda bana yol gösteren ev arkadaşlarım Ural (en sağdaki) ve Erdoğan (o yok...) ve en kötü durumda bile olaylara pozitif bakan Turuncu Niyazi (en soldaki)...

Okuldaki SBS kursu sularında dersim bitmişti. Hafiften bahar havası da gelmişti. Servisin gelip bizi merkeze (10 km) bırakmasını bekliyorduk. Nedenini hatırlamadığım bir sebepten dolayı Mahir hocayla telefon görüşmesi yapmıştım.

Ben turayı seçtim, Mahir de yazıyı...
tura: Nabıon?
yazı: İyilik dersim bitti, öyle oturum öğretmenler odasında... sen? (servisin beklemesini bekleyen ve öğleden sornaki öğretmenlere takılan bir vaziyet...)
tura: ben de öğretmen evinin önünde oturmuş antep fıstığı yiyom...
yazı: ooohhhhh, keyfini çıkar, tabi dersin yok, takıl bakalm. 1 avuç da bana getir bari de biz de nasiplenelim. (Mahir'e takılan bir tavır...)

O sırada telefonumun hoparlöründen konuşşmaya dahil olan
Rezan ve Zeynep hocadan...

zeynep: Ben de 1 avuç istiyorum.
tura: Bak 2 avuç etti...
Rezan: Bana da kısır getir...
(şakanın b.ku çıktığı ve Mahir not tutmaya başladığı an... )
yazı: Başka birşey?
tura: teşekkür ederiz, kendine iyi bak, geliriz birazdan biz de...
(gülümseyerek...)
Gülümseyerek kapattık telefonu. Aradan 20 dakika geçti ve bir araba belirdi okulun önünde. bizim Mahir... Elinde gazete kağıdından huni yapılmış ve içinde belli ki birşey var. Evet... Üşenmemiş gitmiş 2 avuç (ne az, ne fazla...) antep fıstığı almış, taksiye atlamış gelmiş okula. O kadar da acele etmiş ki, ayakta terlikler. Biz yarılıyoruz.
Aceleyle geldi yanımıza Rezan hocaya döndü...

yazı: Hocam kusura bakmayın, kısır bulamadım..
tura: Olm manyak mısın? Geyik olduğunu sen de biliyorsun! falan filan...
Bildiğiniz dumur durumları, sonra birbirimize baktık diğer hocalarla falan... Derken bindim taksiye ben de gittim MAL-azgirt'e.....................

Bu sene de tayin istedi, evinin yanına, Bingöl'e gidiyor Mahir. Şimdi kim bana antep fıstığı getircek ya? :)
Tamam birşey demedim.
Bingöl'den kalkıp bana 2 avuç antep fıstığı getirmeye kalkma sakın...
Getirecek olsan da 2 avuçla kalma.... :D

Arkadaşlarım sözünün eridir. Dedimmi yaparlar. Hiç kırmazlar beni. :D

2 Haz 2009

Plan

Saat sabaha karşı: 04:03
Manyak mıyım ben yaa? Bu saatte ne blogu? :P
Şimdi yatsam 2 saat sonra kalkıp okula gitmek... Yok yok ama biliyorum yarın kesin acısını çekicem bunun... En iyisi mi bırakın da şuanda blogumla olmanın tadını çıkarayım. :)

Buarada aynı durumu dün de yaşadım. Yatağımda 1897287 derece döndükten sonra uyuyamayacağımı farkettikten sonra en iyisi yine kalk... ne yap? Blogun temasını değiştir...
Fikir: buketblu; Teşekkür ediyorum, sayende kendime geldim gibi...
Farkedenler etmiştir blogumda küçük değişiklikler yaptım. Tepedeki çok değerli arkadaşımın tasarladığı kaba CoRai yazısını kaldırdım... Onun yerine böyle bi garibimsi bi avatarı kopyaladım. Kaç tane var ki orda, saymadım hiç... önemli değil. :p Onun yerinde yazı yazılan yerin arka planına da bu garip deseni yerleştirdi. Umarım beğenenler beğenir ama eskisine göre farklı oldu.
Biraz bunalımdan uzaklaşmak istiyorum...

Ayrıca bugünlerde e-okulla çok haşır neşir mi oldum ne... Yorucu oluyor ama bu bana sene sonunu getirdiğinin habercisi gibi. :)) İyiki de birçok işimi yine erkenden bitirmişim de şimdiye rahatım, az işim vardı. Onu da hallettim ve bitti herşey. Bitirdik dönemi... :))

Bu sıralar yaz tatilimin planını artık kesinleştirmem gerektiğini farkettim. Çok sevgili yıllardır herşeyimi paylaştığım üniversite arkadaşım Okan'ın düğünü var. :)) Üniversitenin en zıpır tiplerini toplayıp o düğünde dağıtmak lazım... ;)
Bu etkinlikten bir de buraya (Muş/Malazgirt) geldiğim yıllarda tanıştığım ve yine benim için çok değerli olan bir arkadaşımın düğünü... Bu kez Ali Hoca için Manisa'ya gidiyoruz... :)
Emrah var bir de... İstanbul'da Deep Purple'ın konserine gidip gitmemeyi kararlaştırdığımız anda biletleri almak istiyorum artık.
Ankara... Çok özledim. Görmek istediğim çok sevgili akrabalarım, dostlarım, yıllardır görmediğim arkadaşlarım... Oraya da gelicem...
Derken aylardan Ağustos dicez ve 17 yıl aralıksız gitmeyi ihmal etmediğim lakin askerlikten doalyı geçen sene 18. kere gitmeyi kaçırdığım Marmaris/Çubucak orman kampı... Bekle beni geliyorum. Kimle? Emrah... Seni seviyorum dostum ;)

Ay olarak sıralı gibi görünse de Temmuz ayındaki kargaşaya nasıl bir düzen getireceğim bilmiyorum. Tarihlerini bi aklımda tutsam? Birbirine de çok yakın ama :(

Sevgili MANUKYAN beni izlemeye almış. Umarım yazılarımı takip eder ve memnun olursunuz efendim. :)

Not: Yazımı tekrar gözden geçirdiğimde sanırım benim için çok insan değerli. :) Ama sahiden yaaa... seviyorum sizleri, adı geçmeyenler de öyle...