29 Mar 2009

Fayans döşeme 2

Bugün hayatımda büyük bir değişiklik yaptım. Geçmiş zamanlarda yazmış olduğum konuda yadırgadığım bir olayı kendim yaptım. OKEY OYNADIM... :( ..... ve şunu farkettim.

- Okey, tavla gibi oyunlar alışkanlık yapıyor. (Ama henüz bende etkisi yok :)
- Beyni aşırı derecede yoruyor. (Sigara, hesap kitap, takip...)
- Kişiye hiçbirşey katmıyor.

Gördüğünüz gibi bana da katmamış, sadece 3 madde dışında. :)

25 Mar 2009

yoğun

Biliyorum çok ihmal ettim blogumu. Ama arkadaşlarımı ziyaret etmeyi ihmal etmiyorum. :)

Son haftalarda sıkıcı hayatıma bir yoğunluk, bir yoğunluk... İngilizce kursuna gidicektim, o başladı. Hafta sonu 2-3 saat Halk Eğitim'in düzenlediği eğitime katılıyorum. Aslında pek birşey beklemiyordum kurstan ama geçen haftaki ilk seans aslında bayaa bi verimli geçti diyebilirim. Sanırım ingilizcede tahminimden de gerideyim. :(

Onun haricinde okulda SBS kursu açtık bebeler için... Bu olay gerçekten inanılmaz yoruyor. Pazartesi, Çarşamba, Perşembe full okuldayım. Artık gündüz uykularım tarihe gömüldü. en zoru gün de Çarşamba günü. O gün 10 saat derse giriyorum. Üstelik son 4 saati 2 seansta blok şeklinde işliyorum. Hep ayakta, buz gibi sınıfta, kara tahta önünde tebeşir tozunu yutarak bütün günüm geçiyor Çarşambaları. Eve geldiğimde hiçbir şey hissedemiyorum. (-ki an itibariyle bu halimdeyim...)

Onun haricinde kendime özel öğrenci buldum. Malazgirt'te beklemediğim bir teklif aldım. :) bir okulda müdür yardımcılığı yapan ev arkadaşımın aracılığı ile bu işe de OK dedim... Sanırım kendime hiç vakit ayıramayacağım gibi... Gitar + ingilizce de eklenince kusura bakmayın ama interneti geri plana atmak zorunda kalıyorum...

Ama elimden geldiğimce birşeyler karalayacağım... ;)

22 Mar 2009

Ruh ikizi

Çevremdeki kısıtlı insan kitlesinin dünyalarına baktığımda hepsi ayrı. Ben de farklıyım. Öyle olmak zorunda değil mi? Herkes kendi dünyasını kurmak ve onda yaşamak zorunda değil mi? Hepsinin belli bir kesişimleri olur elbet. Benimle de kesişimleri oluyor. Bakıyorum da hep bu kesişim belli bir çıkar doğrultusunda oluyor. Birileri birilierini sömürmek zorunda mıdır hep? Bir de şunu farkettim. Bu kesişimler ne kadar küçük olursa o kadar fazla çıkar ilişkisi oluyor. İş bittiğinde, sen yoluna, ben yoluma... ve artık birbirlerini tanımaya gerek kalmıyor. Ama eğer ortada belli bir çıkar ilişkisi yoksa işte o zaman kesişimler büyüyor ve gerçek arkadaşlık hatta ve hatta dostluk meydana geliyor. İşte bu insanlar gerçekten vazgeçilmez. Biraz daha ileri giderseniz iç içe olduğunuz gerçek ruhunuzun diğer yarısı diye tabir edeceğim karşı cinsinizi yakaladığınız anda sakın onu kaçırmayın derim... İşte o kişi evleneceğiniz kişi olmalı... Çevrenizdekileri iyi test edin. Kiminle oturup kiminle kalmanız gerektiğini, kiminle ne kadar samimi olmanız gerektiğinden tutup yapacağınız muhabbetin sınırlarını iyi koyun. İnsanların hangi amaçla yaklaşacağı bu dönemde çok belli olmasa da üstünde biraz düşününce pek zor olmuyor artık bunu bulmak. Eğer altında gerçekten birşey yoksa işte onu sakın ama sakın bırakmayın, kovalayın. Konu ben olunca çevremde gerçek dost diyebileceklerim belli artık. Benimle yakın muhabbet kurabilecek insanlar bilir kendilerini. Hepsiyle sınırlarım bellidir. Ama henüz karşı ruh ikizimi buldum diyemem. :( Ümidimi de yitirmek üzereyim...

20 Mar 2009

KaTaKuLLi


Yıllardır yapmak istediklerini yavaş yavaş yapmaya başlayan 2 ilkokul arkadaşın Emrah Ergin ERGANİ ve Halil AKCENGİZ merkezli kurulan Ankara'nın haşin müzik gruplarından biri...

Halil alınmasın ama Emrah'ın bende yeri ayrıdır. Heralde kimse beni o kadar iyi anlamazdı.

Son dönemlerde hayal ettiklerini geliştirmeye başladılar. Sayısız (sayısız dememin nedeni, sayısını bilmediğimden) konser ve barlarda canlı performans gösteren grup birbirinden güzel 2 parça bestelediler. Gerçekten dinlemenizi tavsiye ederim....

http://www.myspace.com/katakulli

17 Mar 2009

Saldırı

Bugün okulda canımı sıkan bir olay oldu. Aslında benzer hareketlerle karşılaşıyorum ama sanırım öğretmenler arasında tek Atatürk rozeti takabilen ben olduğum için benim inadıma yapıyorlar.

Biliyorum ki okulda öğrenciler arasında seçim öncesi bir DTP sempatizanlığı var. Bu arada bilmeyenlere söyleyim: Ben bir ilköğretim öğretmeniyim...

Ders anlatıyorum. Herşey son derece doğal ortamında ilerliyor. Öğrencilerden bir tanesi kalkıp son derece rahat ve lakayit bir şekilde "Öğretmenim o Atatürk resmini oradan kaldırın." dedi. Bana... Bana dedi :) Biliyor ki okulda bu sözü söylemesi gereken enson kişi benim. Tek derdi o yakamdaki rozet. İş hayatıma ilk başladığı günden beri bir Atatürk'ü koyarım, bir şanlı Türk Bayrağımızı koyarım. İnadıma yapıyor...

Son derece soğukkanlılıkla sebebini sordum. Amacına ulaşamadı çocuk. Biliyorum tek derdi beni sinirlendirmek. Onu orada kendisine fiziksel darbede bulunayım, o da gitsin anasına babasına söylesin, başıma bela olsun...

Şaşırdı... "Ya bana bakıyor devamlı, dikkatim dağılıyor." dedi.

Buraya kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim ama bundan sonraki kayıtları burada yayımlamıyorum... :)

Resme baktım. (Yukardaki resmin aynısı) Sonra dedim ki kendi kendime "Çok üzgünüm... Bu günleri yaşandığı için çok üzgünüm..." dedim ve mideme tarif edilmez bir sancı girdi. :( :( :(

Öğrenci mi? Onu boşverin, haddini bildi. :)))
(Fiziksel darbe yok...!) ;)

16 Mar 2009

Köse

Bugün saatin çalmasıyla uyandım. Arayan yine Türkçe öğretmeni Mahir hocamızdı. Ne kadar çok bahsediyorum bundan yaaa, neyse bakalım...

Saat 06:45 ti... Normalde 06:40 da servisin kalması gerekiyordu. Oysa ki ben hala yataktayım. dedim kaçırdık ilk dersi. O birşey değil de taksi parası çok kötü yaa... :( Çok mu paragözüm neyim... :p Mahir, "Hadi çabuk ol, hazırlan, bekliyoruz seni..." dedi.

Bu bir rekor... Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkamak, üstümü giyinmek, kalemdi, telefondu, anahtardı gibi klasik şeyleri alıp evin 150 metre ilersindeki servise yetişmem tam tamına 7 dakikamı aldı. Yalnız şöyle bir durum da var...
1. Takım elbise giyiyorum, inanılmaz vakit alıyor.
2. Hava çok soğuk olduğu için içime ekstradan tişörttü bilmem neydi, önüme ne gelirse giyiyorum.

Tabi bu sıkışıklıkta traş olmayı unutmuşum. Pazar akşamından pazar akşamına traş oluyordum. Akşam zor geldi, sabaha bırakmıştım, tabi bu yoğunlukta da unuttum gitti... Tam 1 haftalık sakalım vardı okula giderken. :) tabi bugün öyle idare ettik. Tek isteğim müfettişlerin gelmemesi... Şansıma inanılmaz derecede kar vardı bugün. Gelmeleri mümkün değildi. Okulun bahçesine araba giremezdi. Dışarıda bırakıp girmeleri de çok zordu. Diz boyu kar vardı... Tam eridi derken yine yağdı bu kar ya... Ne zaman kurtulcaz bu kardan? :(

15 Mar 2009

Malazgirt Gelişiyor

Askerliğimi bitirip Malazgirt'e ilk geldiğimde gözüme ilk çarpan yeni açılan lokanta olmuştu. Adını unuttum şimdi sonra editlicem yazının sonrana... Lokantaya gittim bir de ne göreyim menüde? Malazgirt'te bir ilk! PİZZA var... Artık Malazgirt'te pizza yiyebilicem. Çok sevindim. :))

Sonra düşündümki ne kadar küçük şeylerle mutlu olabiliyorum ben...

14 Mar 2009

Duman

Duman 18 Mart'ta 2 yeni albüm çıkarıyormuş.

Albümler: Dibine Kadar ve Senden Daha Güzel
Albümlerin herbirinde 10 yeni şarkı var.

Albümlerin tanıtımı için ilk konserleri 5 Nisan Pazar günü Bostancı Gösteri Merkezinde saat 18:00 de...

Bu sitenin sağ üstündeki yerden "Dibine kadar" şarkısını dinleyebilirsiniz. Ben dinledim. Daha güzel olmasını umuyordum. Artık değişmesi gerekir diyorum Duman'ın. Ne biliyim biraz daha ağır, oturaklı olabilir. Bağırı çağırmaya gerek yok diye düşünüyorum...

12 Mar 2009

Gaf

Dün büyük bir pot kırdım. Rüyamda dersteydim. Ansızın derse müfettiş geldi. X adında bir öğrencim beni deli ediyordu. Devamlı konuşup dersin huzurunu boyordu. Sabır sabır sabır... Artık müfettiş bile illallah etti. Birşey demedi. Ben en sonunda dayanamadım, X'i fiziksel darbelere maruz bırakmak zorunda kaldım. Artık müfettiş falan umrumda değildi. O kadar sinirlenmiştim ki... Dersin sonunda müfettiş "Ya iyi ettin de bari benim yanımda dövmeseydin..." demişti. Çok trajikomik bir durum. Pot olayı bu değil...

Rüyamı öğretmenler odasında öğretmen arkadaşlarıma anlatıyordum. Mahir Hoca anlam veremediğim bir ifadeyle bana müdürün odasını işaret ediyordu. Ben anlatmaya devam ediyordum. En sonunda dayanamayıp gerçeği açıkladı. Kafası ile müdürün odasını göstererek "X'in babası içeride..."
Ne yapabilirim? Bendeki tepki aynen şu...

- Aaaaa! Ders vakti gelmiş, hadi görüşürüz...

kaç kaç kaç, defol ortamdan :D

9 Mar 2009

iyi kötü haber

Nihayet karlar tam anlamıyla eridi diyebilirim. Gerçi yine boş arazilerde hala kar var, toprak görünmüyor ama o kar havası ve ayaz artık olmuyor. :))

Şimdi de yağmur başladı. Yağmur güzeldir, severim. ;) Fakat Malazgirt'te çok kötü. Neden mi?

Bugün okuldan geldim. Elimi yüzümü yıkamak için musluğu açtım. Suda bi gariplik vardı... Biraz rengi koyu mu ne? Yok yaa koyu değil, bildiğin ÇAMUR.... Yüzümü bile yıkayamadım, midem kaldırmadı. Bi cam bardağa su koydum, bardağın bi tarafından bakınca diğer taraf görünmüyordu. Çamaşır yıkıcaktım vazgeçtim. Bu olay ne kadar sürer hiç bilmiyorum.

Karlar eridi, toprağa karıştı, toprak da içme suyuna karıştı... :S
Hadi bakalım, hoşgeldin bahar...

8 Mar 2009

Yıllar sonra...

Çok uzun zamandır oyun nedir bilmiyorum? Bilgisayarıma en küçük bir oyun bile yüklemedim. Ta ki Alper bana bir oyun tavsiye edene kadar...

Oyunu yüklemesem bilgisayarım zarar görmeyecek ama sanki bilgisayarımı zorlamak için elimden geleni yapıyormuşum gibi hissediyorum. Normalde aşırı derecede ısınan bilgisayarıma soputucu aldım. Normal bilgisayar faaliyetlerinde soğutucu çok işe yarıyor, ama oyun oynarken hiç etki etmiyor. Aşırı ısıdan kapanıyor. Oysa ki yıllardır süre gelen oyun fobimi devam ettirseydim, bütün sorun çözülmüş olurdu, aama şimdi bir üst versiyona ihtiyacım var. Bu aletin bir dili olsa da bi konuşsa....

4 Mar 2009

Halsizlik...

2 gecedir hiç rahat uyuyamıyorum. Bir önceki gece aşırı terlemiş bir şekilde böyle garip iğrenç karmaşık rüyalar görerek hortladım yerimden. Saate baktım, 03:00.... Daha uyanmama 3 saat var. Uyuyup uykumu almam lazım. Ama uykum gitti, kendimi çok kötü hissediyorum. Vişne suyu biraz kendime getirdi. İnternete baktım. MSN de kimse yoktu.TV ye baktım, hiçbirşey yok... :( 1 saat öyle takıldım bilgisayarda, ne yaptığım bile hatırlamıyorum. Vurdum kafayı yattım.

Dün akşamki daha kötüydü. İnanılmaz bir öksürükle uyandım. Boğuluyormuş gibi hissettim kendimi... Yataktan adeta fırladım. Su içtim, yok, aynı :( elma çayı içtim, biraz olsun kendime geldim, ama öksürük devam ediyordu. Boğazım çok kötüydü. 1-2 saat uyuyamadım. 04:00 gibi uyudum. 06:00 a doğru zorla kalktım. İnanılmaz güçsüz hissediyordum kendimi... :(

Okul tam bir işkence gibi geldi bugün. Teneffüslerde uyucaktım adeta. Sınıfta ayakta durmakta güçlük çekiyordum. Yere atıcaktım kendimi. Gözlerim kapanıyor, kendimi mal gibi hissediyordum. Öğrencilere farkettirmemek için zorlanıyordum. Bugün nasıl bitti hiç bilmiyorum. Şimdi eve geldim, sanırım kafayı yastığa koyduğum gibi uyucam. Belki koymadan, daha havadayken uykuya dalabilirim. :))

Yukarda yatan adamı felaket derecede kıskanıyorum sanırım, hadi görüşmek dileğiyle, ben yatmaya gider... :))

3 Mar 2009

Esin

Sıradan bir gün daha geçti. Dikkatinizi çekerse 1 gün değil, 4 gün geçti aradan ve ben daha yeni yazıyorum. Eveti bu kadar ara vermezdim son zamanlarda, ama o kadar boş hissediyorum ki kendimi... :(

Bugün herzamanki gibi gittim okuluma. Günlerdir okula gelmeyen Esin bugün okula gelmişti. Öğretmeni geçen haftalarda yaptığım kalp kırıklığını düzeltmem için bana yollamış. :) Ben söylemiştim. Metro verecektim, olmadı. :( Nereden bileyim bugün geleceğini... :(

Esin kim mi? Buyrun burdan yakın...

ama bukez suratı daha iyidi, gülüyordu. Benimle hiç konuşmadı ama biliyorum utancından. çekingen bir kız. Öğretmenler odasında diğer öğretmen garip bakışlarının altında aşırı sevgi gösterisinde bulundum. Aldım kucağıma, tombiş yanaklarını sıktım. Çok tatlı yaaaaaaa :))