30 Kas 2011

Hay ben GSM operatörlerin de özellikle amcamın da...

Hay ben GSM operatörlerin de özellikle amcamın da... Olay şöyle gelişir:

Yaklaşık 2 hafta önce amcam (annemin ablasının eşi; genelde bu kişiye 'iniştee' denir ama bende olmyuor, çıkmıyor, yapamıyorum, ne yani psikoloğa mı gideyim yok...) benden kimlik fotokopimi fakslamamı istemişti. Neden mi? Şu yüzden...

Yaklaşık 4 yıl önce ben öğretmen aveası alınca teyzem de annemle geniiiiiş geniiiş telefonda dedikodu yapabilsinler diye ben bu teyzeme öğretmen aveası almıştım. Hatta benim numaramla seri idi falan filan... Tabi hat benim üzerime... Neyse bunun faturaları yatırılmış vs... neyse sonra işte geçenlerde (yani 2 hafta sonra) amcam hattı değiştirmek istediğini söyleyerek benden kimliğimi istedi. Benim de zaten vaktim vs yoktu. Ben de yolladım. Bu oradan bulunduğu yerdeki avea bayisinden (artık tanıdıkmış, nasıl tanıdıksa...) iptalini falan yapcekmiş. e iyi bakam didik yolladık.

Ertesi gün saat 12:00: bana bir mesaj gelir. 'Hattınız İSTEĞİNİZ ÜZERİNE tek yönlü aramalara kapatılmıştır.' Gün içindeki okulum biter bitmez eve gidip amcamı aradım. (sevgilim telefonundan) Açmadı. İyice sinir oldum. 444500 ü aradım. Meğer ki benim üstün yetenekli amcam iptal etmesi gereken kendi numarası yerine benim numarayı veriyor ve benimkini iptal ediyor. Neyse onu iptal ettirdim, hattım aramalara açıldı. Diğerini de kapatayım, artık onunla işim yok dedim. Ama müşteri hizmetlisi önce kontörlü yapalım falan zırvaladı. Ben de 'senin gibileri çok geçti elimden, salla kontörlüyü falan, sen kapat direkt' dedim. (yani demek istedim...) O da eğer kapatmak istiyrosan yarın kesin avea bayisine gitmem gerektiğini yoksa 2. faturanın bi taraflarına kaçabileceğini imaetti. Tamam o zaman kontörlüye çevirin ben de kontör yüklemeyim, kendi kendine kapansın erisin gitsin diyerekten güzelce tükürdüğümü yaladım. O da mutlu oldu, anlaştık ve olayı kapattık. Aradan yarım saat sonra amcam arar ve herşey normalmiş gibi işte faksını aldığını gerekli işlemleri yaptığını falan söyledi. Ben de gelişen olayları anlattım. O da "yaaa nasıl olur öyle şey, becerememişler...." vs attı tuttu... Sen bana bi daha yolla kimlik fotokopini, hatta yollama direkt taratıp mail at vs..." dedi. Tabi bu olaylar gelişirken takvim 1 gün attı. Ertesi gün bu arayıp herşeyi hallettiğin vs söyler. Aradan tam 6 gün geçer bana bir mesaj: "0541............ numaranız isteğiniz üzerine operatör değişikliği başvurunuz tamamlanmıştır." gibilerinden anlamadığın bir mesaj... Mesajdaki numara benim teeeeeeeeee eski vodafone numaram. Olayla hiçbir alası yok. Boşverdim, uğraşamadım derken çaaaattt telefon tamamen kapandı.

Aveaya giderim. Sim kartınız cortlamıştır derler, yedek sim kartı alırım, '1 saat içinde açılır' derler, aradan 2 gün geçer yalan olur. Tekrar giderim avea'ya sonuç: "Hattınıza ait bu numara Vodafone a aittir." 
Bu olayı öğrendikten sonraki ilk sözüm: "Hay ben GSM operatörlerin de özellikle amcamın da...  "

-----------------------

Bu yazıyı yazarken kendimi müşteri hizmetlisine söylenirkenmişim gibi hissettim.
Şimdi nasıl mıyım?
Hattımın aveaya dönmesi için 6 gün daha beklemem gerekiyor.
Telefonum yok gibi, arandığımda ulaşıılamıyorum.
O yüzden çok mutluyum... :))

28 Kas 2011

Birbirinden alakasız 3 konu

Komik insanlar var etrafımda. Aslında bir açıdan bakıldığında da sinir bozucu. Gerçekten sinir bozucu da olabilir ama belki gülüp geçiyor olabilirim. Bu yazıda yacağım bütün örnekler için bu dediklerim geçerlidir efendim...

#1:
Okulda empati yeteneğini geliştirmek istenen öğrencilere en son yapılması gereken şey nedir? ya da yapılmaması gerektiğini düşündüğüm şey nedir?
"Ben senin yerinde olsaydım..." yazılı kağıtları yaka rozeti haline getirmek ve bütün okuldaki öğrencilere dağıtmak. Sonra da bu öğrencilerin ani tepki vereceği bir anda o yazıyı görüp vermek istediği saldırgan tepkiden vazgeçmesini beklemek... ufff hoca ben yapayım da bırak benim peşimi emi?

#2:
Öğrenci dediğin öğretmen sinrirlendiğinde susaar dimi? Fakat cinsine denk gelirsen sen sinirlendiğinde o üstüne gelir. Üstün deneyimlerim sayesinde (:) müdür yardımcısına götürmüşüm iyi ki de yoksa delik kalbini ben yaracakmışım bebenin...

#3:
Bir de canı sıkıldığında ders işlemeyen öğretnelerin bahane aradığını düşünürdüm hep. Ama öyle değilmiş. Umarım öğrencilerim benim hakkımda öyle düşünmüyorlardır. Ne de olsa onlarla olmaktan hoşnut olmasaydım teneffüslerde dışarı çıkardım...

20 Kas 2011

Kaybettik

Bir kedi, benim yüzümden dünyayı terketti. evet... Dün bir kedi öldürdüm. Aslında konuya bu kadar direkt girmeyi düşünmüyordum ancak olayın oldukça etkisindeyim artık kusura bakmayın sizi de biraz şok etkisinde bırakmış olabilirim. Velhasılkelam gelelim konuya...

Yapılması gereken çok iş vardı. Yanlış sipariş ettiğim kitapları kırtasiyeye iade etmek için okuldan kitapları almak için yola koyulmuştum. Yapılacak çok iş vardı. Banka, fatura, parasal mevzular vs... Bütün bunlar hepsi birdden üstüme gelince benim beyin kısıs devre yapar. Arasıra kopukluklar olur. Lakin bu durum gün içerisinde çok oldu. Masayı toplayıp, bulaşıkları bulaşık makinasına koymam gerekirken sadece bulaşıkları alıp tezgaha koymakla yetiniyorum. Bu, işten kaçmak değil. Neyse ki sevgilim bunun farkında ama huzursuz. Her zaman beni kontrol etmesi gerektiğini düşünüyor. Bu da beni rahatsız ediyor. Bütün bu dalgınlıklar içinde günümü yaşarken arabadayım. Eve varmak üzereyim. İşlerim henüz bitmemiştir. Sadece okuldaki sınıfımın anahtarını unuttuğum için geri dönmek zorunda kalmışımdır ve acele etmek zorundayımdır. Yapılack çok iş vardır. Araba hız yapar ve önüme bir kedi atlar. Bir an 'umarım kurtulur...' dileklerim içimden geçerken 'tık, tık...'  Biri ön, diğeri arka lastik... Araba sanki küçük bir kasisten geçmiştir. Ama yolun o kısmında kasis yoktur. Çukur da yoktur. O kedidir...

Dikiz aynasına baktım ve yerde çırpınan bir kedi... Bu olaylar hemen hemen evin önünde oldu. Hemen 2 poşet aldım, yanına gittiğimde artık hareket etmiyordu. Dişiymiş, yavruları varmış, doğurmuş. Umarım yeteri kadar büyümüşlerdir. Dikkatlice kediyi poşetin üstüne koydum ve doğru veterinere... Dörtlüleri yakıp, hız yapmalı mıydım? Sözkonusu bir kedi olunca bu benim kırmızı ışıklardan gidebileceğimin özgürlüğünü verir miydi? Neyse bu konu üzerrinde çok düşünmedim, kurallara uygun bir şekilde gittim veterinere. KARAR: "Kaybettik..." Hüzünle, başı eğik ve bir suçlu gibi (burası Barış Manço'nun kol düğmeleri şarkısından alıntı yapmış gibi oldu..) gittim okula doğru. Hizmetliden 1 kazma, 1 kürek ve 2 de öğrenci aldım. Çıktık dağa taşa, kazdık çukuru ve gömdük kediyi. İşin içine çocuk girince hüzün ortadan kalkıyor. "Başını nereye verelim?" espirisinden sonra hüzün müzün ortadan kalktı. Çocuklara da teşekkür veya kedi hayrına kola ısmarladım. Yani aslında kolayı ısmarlamamdaki amaç tamamen çocuklara yönelikti. Ancak çocuklardaki müthiş mizah anlayışı kolayı farklı yönlere kaydırdı. Neyse artık ölenle ölünülmez demişler. Ben de içimdeki hüznü attım içimden. Yapılması gerken bir görevi daha yerine getirmenin rahatlığıyla okula geri döndüm ve geri kalan işleri bitirdim.

dipnot: Bu gönderi dün yollanması gerekiyordu, lakin klavye sesinden dolayı gönderi bugün tamamlandı...

16 Kas 2011

Bence dalgın bir insanım

Sınav kağıdı okumak hiç bu kadar işime gelmemişti doğrusu...


Öğle arasındaydık ve her zamanki gibi benim kaybedecek vaktim yoktu. Hele ki sınav haftası gibi yoğun bir haftada sınav kağıdı mı okuyayım, derse hazırlık mı apayım, yoksa bugünkü rehberlik dersine mi hazırlanayım... 4 dönüyorum siz anlıcaanız okulda. Girdim sınıfıma. Bir başıma başladım sıanv kağıtlarını okumaya. Çünkü öğrencimler için birinci öncelik sınavlardır, hıh...

İşim biter ve benim kafa bimilyon olur. Kendimi aşağı katlara atarım ve bir de bakarım ki bizim öğretmenler toplantı halindeler. hmmm... 'Neden benim haberim yok?' sorunsalı gündeme gelecek gibi görünüyor. Herhalde bu duyuruyu yapan vatandaş yine görevini tam anlamıyla yerine getiremedi. Yapacak birşey yok, toplantıyı astım ben. Ama işime de gelmedi değil...

*****************

Bugün sevgilime (halen daha eşim diyemiyorum, sevgili huleynn) almak istediğim telefonu 6 taksitle almaya çalışmıştım. Lakin bağlantıdan mı yoksa sistemden mi yani tıvırı bir sebepten dolayı sayfa yenilendmek zorunda kaldı. İşleri aceleye getirdim ve tek çekimle 400 küsür lirayı gelecek ay kredi kartıma haşıııırtttt diye geçirdiler. Geçmiş olsun bana...
(NOT: Biliyorum içinizden kredi kartımın şifresinin çalındığını düşünüyorsunuz. Yapcak bişi yok. Çalan kişi için ise üzgünüm; kredi kartımın limiti çok değil...)


*****************

Gün içinde kendime vakit ayıramadığımı hissediyorum... Bence çok mühim bir konu. Üzerinde düşünmek gerek. Şimdi ben gidiyorum, gelince düşüncelerinizi alıcam. Hadi okuyucu hoşçakal...

8 Kas 2011

Kurban Bayramı Tatili

Bu bayram farklı bir bayramdı benim için. Aslında birçok insana göre normal olduğu halde benim yıllarca uzak durduğum etkinliğe bu yıl start verdiğimden kaynaklanıyor bu farklılık.

Bu yıl Balıkesir'in Sındırgı ilçesindeydim. Eşimin akrabalarına ziyarete gittik. Tabi benim tabiatıma farklı olduğunu düşünen kişilerdi. Bunları biliyordum. Lakin köy yaşantısı benim için hep çekici olmuştur. Sıcakkanlı, güleryüzlü insanlardı. Bu yeterdi zaten benim rahat davranmama.

Yere ayak basar basmaz "Nasıl buldun Sındırgı'yı?" sorusundan zaten tedirgin oldukları son derece belli oluyordu. Eşimde beni gözlüyordu. Bu izlenim ilk etapta beni rahatsz ediyordu ama daha sonra benim rahatlığımı düşündüklerinden böyle davrandıklarını farkedince daha da mutlu oluyordum. Beni kabullenmişlerdi. İçlerindeydim artık. Farklı bir hava vardı artık...

Yıllar önce anneannemlere gider, amcamlar, teyzemler, kuzenler hepberaber harlagürle koştururduk etrafta. Şimdi ise apayrı bir ailenin elemanı gibi hissettim. Soğukluk olacak zannettim ama öyle olmadı. Şimdi aynayı bizim tarafa çeviriyorum. Görüntüde sadece kendi çekirdek ailem var. Sizleri seviyorum annecim babacım VE kardeşim... Amcalar, dayılar teyzeler, kuzenler mi? Onlar birbirinlerinden habersizler. Onları düşünmek istemiyorum. Farklı bir soğukluk hissediyorum artık aramızda.. :(

Bu tatil farklı demiştim benim için. Evet... İnanmadığım bir dinin bayramında kendimi evin değil, bütün dinin misafiri gibi oldum. 
Hayvan pazarına gitmeler, hayvanlar hakkında fikir yürütmeler...
Hayvanı itip kakıp dama (ahıra) götürmeler...
Kurbanı keser kesmez hemen mangalda yemeler...
Bunlar her yıl yapılır. Lakin ben hiçbir zaman böyle birşeyi yaptığımı hatırlamıyorum.
Hoşuma gitti ama yapılmalı mı tartışılır...

Kertil denilen full orman yerinde huzura ermenin tadını yaşayacakken soğuğun azizliğine uğradım. Lakin oksijeni solumam yetti bana. O nemli havanın bana iyi geceleceğini tahmin eden hayat arkadaşım, sevgili sevgilim... Yemekten aynı tabaktan yemek yediğimiz için aç kalktığımı farkeden sevgili sevgilim... Aç kalktığımı farkettiği için o ormana giderken çantasına birkaç tane atıştırmalık birşeyler hazırlayan sevgili sevgilim... Yine beni can damarımdan vurdun. Seni seviyorum....

Mızmız biriyim, biliyorum. Birşey istendiğinde yapmayacağımdan değil. Birazcık direnç gösteririm ben, sen bilirsin beni. Evet bunları sen de biliyorsun. Fakat bu kadar kendimi rahat hissettiğim -ataerkil- bir yerde bu davranışlarım seni sıkıntıya düşürdü. O yüzden özür dilerim. Ne mi oldu sevgili blog okuyucusu? Sana da anlatayım.

Şimdi söyle birşey... Şimdi sevgilim benden birçok şey isteyebilir. Mesela su, çay tırıvırı... Yani birçok ataerkil ailede görülmeyecek davranışları ben gösterebilirim. 'light' lık değil, 'medenilik' diyoruz biz buna... Şimdi böyle birine alışan sevgili eşinde eğer birşey isterse ve sevgilisi de mızmızsa (ama yukarıda dediğim gibi mızmız olmasına rağmen yine de onun istiğini zevkle yaparsa...) işte o zaman oranın yerli halkı beni (yani mızmız sevgiliyi) zorlanmış gibi hisseder. Bu durumda karşı sevgili uyarılılr. Ondan birşey isteme der. Yani dönen çarka çomak sokulur ve en kısa zamanda ortam terkedilir...

Atandığımdan beri ilk defa birilerine bayram harçlığı verdim. Büyük bir zevkmiş yaahu bu. Yani insanlara maddi anlamda yardım etmenin tadına vardım. Dedemler de ilginç birşey istedi benden. Seneye danaya girer miyim? hmm... Bazı gerçekleri bahsetmek gerekli miydi acaba? Yoksa hiç girmesek mi o konuya? Biliyorum nedenini... Dana işi masraflı iştir. Lakin yardıma ihtiyaçları var. Şimdi ben bu insanlara sırf danaya girsinler diye yardım edersem (bu olaya inanmadığım halde) acaba onların dönen çarkına çomak sokmuş olur muyum? Yoksa (gerçi yok öle birşey ama..) sevabı ikiye falan katlanırmı? Amaaaan... ben de zaten dedelere nasıl yardım ederimin yollarını düşünüyordum. eveeet, seneye bir ateist danaya giriyor... :)) 

Teşekkürler Sındırgı insanı...
Kötü şoförleri, düzensiz pazarı, dağ köyleri, havanları, ağaçtan toplanan cennet hurmaları ve narları, sürülen atları, at üstünde cirit oynayan vahşi insanları, misafirperver insanı, güleryüz insanı, damat tarafını sahiplenen insanı...

yorum yazın yorum... evet az yazıyorum ama siz az yazmayın, çok yorum yazın...

3 Kas 2011

Özel ders

Özel ders veren matematik öğretmenleri neden çok yorulduklarını saklarlar ki anlamam. Kardeşim canınız çıkıncaya kadar deli gibi çalışıyorsunuz. Paranın dibine vuruyorsunuz. Tamam iyi biriktiriyorsunuz. Peşin araba alıyorsunuz. En lüksünden şeyler giyiniyorsunuz lakin mutlu musunuz?

Ya ben öğrenci bulamıyorum diye savunma mekanizması geliştiriyorum, ya da gerçekten halimden memnunum.