31 May 2012

Bi geleydi hele...

Yok bir gün anasınıfı sergisi, bir gün teknoloji tasarım sergisi. 
Bir gün oraya, bir gün buraya gezi.. 
Yok Matematik şenliği, yok oyun şenliği
O sınıfın gösterisi, bunun tiyatrosu. 
Yok şiir dinletisi, yok dans gösterisi.
Birgün 'yerimde olsam' pojesi, birgün ebeninki projesi... 

Arkadaş ne okulmuş beaaa. Yani bir rahat durun alaaşkına..
Görseniz valla sosyal etkinlikte özel okulu geçtik. Yoktur böyle bir özel okul yaa cidden. Kusasım geldi artık ya. 

Şu sene sonu bi geleydi hele...

Agudik gubidik işler için valla düüştüğümüz durumlara bak arkadaş. Eve ölüm geliyor yaaa resmen. Akşam eve gelince düşünüyorum. 'Bugün ne yaptın lan sen?' diye... hiçbirşey.. valla hiçbirşey...

Sene sonu gelmiş, sınavlar bitmiş, karne notlarını girmişim, konu da anlatmıyorum, adam akıllı öğrenci de gelmiyor zaten. Ama o zaman neden ben 5 buşukta eve gelince kendimi yatakta buluyorum da 11de zor kalkıyorum arkadaş?

Bütün iyi niyetimi yoplayarak işlerin altına elimi koyim dediğimde de karşımda bütün bu işlerden kaçan, 'Ne gerek var? Benim görevim mi' gibi tırt sebepler öne süren asalak tipleri beliriyor ki işte gerçekten onların enerjilerimizi götürdüğünü anlıyorum.

10 May 2012

Ezik miyim lan ben?

Birara hatırlıyorum da facebook ta sağ tarafta o gün doğanların listesi sağ tarafta gösterilirdi. Adeta kurban listesi gibi olurdu. Artık o gün o kişilerin duvarlarına girip tek tek doğum günü kutlama mesajları atmak farz olurdu. Atmazsanız aranızın bozulma ihtimali de vardı. Bir de farklı şeyler yazmak için kendini kastıran tipler de vardı. Diğer kutlayanlara mesaj, 'Ben sizlerden farklıyım.' imajını vermeye çalışanlar... Komikti aslında. Gereksiz...

Gereksiz olduğuna şöyle bir kanaat getirdim. Eğer doğum günümü kutlamak isteyen biri benim doğum tarihimi aklında tutar. O gün gelince de kutlar. Kutlamadı diye de hiç kafaya takmazdım. Nitekim trip atacak olsaydım bugün doğum günümü kutlayanların sayısına ve kimlerin olduğunu baktığımızda şuanda depresyonda olmam gerekirdi veya intahar etmiş olmalıydım.

Sevgili sevgilim başta olmak üzere... 1. dereceden annem, babam, kardeşim, kayınvalidem, kayınbabam ve beni tanıştığmızdan itibariyle bütün kötü zamanlarımda yanımda olan arkadaşım E.E.E... ve biri daha var onu çözemedim nasıl yaptıysa bir şekilde doğum günümü facebook ta gizli olmasına rağmen öğrenmiş ve duvarıma yazmış. Lakin duvarıma yazılanları sadece benim görmemden mütevellit, olay sadece ikimizin arasında reaksiyon göstermiştir.



Sonuç olarak 30 yaşına bastım ve doğum günümü hatırlayanlar arasında arkadaşım dediğim tek kişi E.E.E... Şimdi ben o kadar kötü veya gereksiz biri miyim? Ezik miyim lan ben? diyerekten Tülay'a bağlamam mı gerekiyor?

Yok efendim, hiç gerek yok. Nitekim benim de doğum günlerini kutladığım çooook az kişi olmasına rağmen tanıdığım çok değerli, saygı duyduğum, karakterli, şeker tadında müthiş arkadaşlarım var. O halde? Ezik değilimdi dimi?

8 May 2012

Hıdrallez eğlencesi

Uzuuuunca bir aradan sonra tekrar birlikteyiz. Enson bir mimim vardı. Ona son noktamı koyduktan sonra bir karar verdim. Umarım blog okuyucumlarım bana kızmazlar ama artık mim cevaplamak istemiyorum. İstemiyorum çünkü mime konsantre olayım derken yazmak istediğim şeylerden uzaklaşıyorum. Zaten oldukça seyrek yazar oldum. O yüzden canım sıkılıyor. Bir de mimleri yetiştireyim derken blogum mimlerden ibaret oldu sadece... :(

Gelelim konuya.. Efendim beni tanımışsınızdır diğer yazılarımdan da.. Ama tanımamışsanız hani ben kısaca üstünden bir kez daha geçeyim. Ben ki din, ve akla uygun düşmeyen şeyleri tamamen reddeden bir yaratık olmamın yanında bir de hurafeleri de elimin tersiyle iter geçerim. Eğlence gözüyle gördüklerim olmuştur zaman zaman içlerinde. Mesela....

Geçen günlerde (geçtiğimiz Cumartesi...) hıdrallezmiş.. Bilirdim önceden hıdrallezi. Ateş yakar üstünden atlardık. Baharın geldiğinin bir işaretiydi. Ama başka bi bok bilmezdim hakkında ki bilmeye de ihtiyacım yoktur, merak da etmiyorum. Çünkü ötesine gittiğimde sanki arkasından tinsel birşeyler çıkacakmış havası geliyor, geriyor sonra beni... Neyse baharında geldiğini anlamak için de o ateşi görmek gerekmez ama yine de lastik yakarak bokunu çıkarmadığımız takdirde iyidir ateş yakıp, üstünden atlamak.

Cumartesi günü sevgili sevgilim bulunduğumuz ilçedeki derenin kenarına inelim mi diye sordu. Ne mi oluyormuş orda? Gelin gelin şenliğe gelin.  :)

Millet dere kenarına inip oradaki çamura dileğinin resmini çiziyormuş, resim kabiliyeti olmayanlar yazısını yazıyormuş. Ne bombalar gördüm anam ne bombalar. Eğer yazacak yer bulsaydım "Bu akşam havadan KURBAĞA yağmasını istiyorum!" yazardım ki bu hurafenin ne derece uzun boylu olduğunu test etmek isterdim. Yoksa yok efendim ÖSS, LGS, SBS hayallerini oraya yazmak boktan şeyler... Zaten bu isteklerimizi çamurdan beklemek pırt..! gerisini getirmeye gerenk bilem yok...

Efendim ilgimi çeken yazıların fotoğraflarını çekmek oldukça zevkliydi. İçlerinde beni en çok düşündüren dilek fotoğrafını çekmeye fırsatım olmadı ama "Babamın ölmesini istiyorum..." du. yorumsuz....!!!



Genel görüntü...





Düşünsenize geleceğin avukat, savcı ve hakimlerini...


Tahmin edin bu kime ait? :)
Cidden bana değil ama sevgili sevgilim de boş durmadı, resim kabiliyetini gösterdi. Hepsi olacak şeyler. Bunlar olduktan sonra sebebini bu şamura bağlayan zihniyetin... Ben dedim o kadar kurbağa resmi çizelim diye ama dinleyen olmadı ki beni.. :))
Sol üstteki Y.L: yüksek lisansı bitirmek.
Ortada kocaman gitar. İbanez'in amblemi bilem var :)
Sağ taraftaki de 13 katlı evimiz :))
Ayıptır söylemesi de 13 katlı bir siteden daireye girdik. Bilemiyorum artık kredileri ödemeye başladığımızda biz mi daireye girmiş olacaz yoksa daire mi girmiş olacak göreceğiz bakalım....



Görüyorsunuz ki çoluk çocuk olaya girilmiş. Arkada da dilekler taşlarla şekil verilerekten birileri tarafından gerçekleşmesi istenmiş.

Genelde dilenen şeyler:
mutluluk sağlık araba ev sbs kpss ygs tarzı şeyler okul, lise bölüm isteklerinin yanında eş evlat baba oğul istekleri şeklinde dramatik arkasında yatan samanyolu dizlerini atratmayan senaryoları merak etmiyor değilim. anlatılsın... Ama sıkılınca pause yapıp ortamı terkedeyim istiyorum...

Hele şu eğitim başlıklı yok SBS LGS tarzı şeyleri çiziktiren gençlere oraya gidip çelikle çomakla şekiller çizeceğine otur kıçının üstüne de 3 soru çözüver de bi boka yarasın diyesim geliyor da şimdi ayıpolacak başkasının inancına saygısızlık etmiş olcam. Saygısızlık mı yaa benim böyle konuşmam? ha cidden soruyorum sizlere?


Şu ilerdeki küçük beyaz kağıdı görüyor musunuz?
Bir de öyle kağıtlara dileğini yazıp suya salma olayı varmış. Teyzem de atılan bir kağıdı çomakla ileri ittirip suyun akışıyla ilerlesin diye oldukça enerji sarfediyor. 

İşte böyle arkadaşlar...
Hadi baharın gelmesini kutladık. Bunu anladık da dilek dilemek ne ayaktır yaa?

Merak ettim sizlerin dilekleri neler dilerdiniz? Tamam siz oralara çizemiyorsunzu ama buraya yazın. Haaa olacağı garantisini vermem ama sadece paylaşım olsun diye dediydim ben. Yani blogumun adak ağacı haline gelmesini de istemem doğrusu... :)



mimm

23 Nisan... Sınavlar... kağıtlar... e-okul... eşimin yüksek lisans tezi... derken hiç vakit bulamadım blogumla uğraşmaya...
Artık daha fazla ertelemek istemiyorum. Hem Beyaz Safam hem masal kahramanı bana aynı ödülü yollamışlar. Teşekkür ediyorum kendilerine. Cevaplayamadan geçmek istemiyorum bunu...

Yapmam gereken kendimle ilgili 7 şeyi paylaşmalıymışım. Bunu uzun uzun düşünerek yazacağımdan bu konuyu bölük pörçük yazıyorum. Bir oturuşta yazdığım birşey olmayacak.

  1. Yorgun bir iş sonrasında ne olacağını düşünmeksizin tembellik yapmaya bayılıyorum. Hatta bunu düşünerek twitter'ıma şunu yazmış bulunmaktayım. Her Cumartesi bunu yaşamak bana feci keyif verir. Sınırsız uyku... ardından gelen müzik eşliğinde eşimle beraber yapmış olduğum zengin bir kahvaltı... ve sonrasında TV karşısına geçip 2 bardak keyif çayı...
  2. İlköğretim matematik öğretmenliğinden mezunum. İlginçtir ki okurken matematiğe bu kadar ilgi duymuyordum. Okulumun bitmesine aylar kala artan ve mezun olduktan sonra da devamlı bir artış gösteren matematik ilgim mevcuttur. Fakat bu, not ortalamamı yukarı çekmeye yetmemiştir.
  3. Gitarı yarı bırakmış olmam vicdan azabı çekmeme neden oluyor. 'Mesleğim değil ne de olsa...' bahanesi arkasına sığınmamı kendimi kandırmaca olarak nitelendiriyorum.
  4. Genelde ilk tanıştığım insanlarla çok diyalog kurmam. Önce karşımdakini tanırım. Düşüncelerine katılmasam bile tartışmaya girmem. Tartışmya değer olduğunu düşünürsem ancak o zaman fikirlerimi söylerim.
  5. Güzel giyindiğim zamanlarda ancak etrafımdakilerin giysilerini incelerim. Eğer o gün paçoz giyinmişsem kimsenin giydiğine dikkat etmem.
  6. Gitar çalarken iyiyimdir. Ama şarkı söylerken kargayı aratmam..
  7. Çileği şekerle yerim.. :)