Okulumuzun Comenius projesi kapsamında gelen misafirleri vardı bugün. Bilmeyenler için küçük bir açıklama yapayım. Comenius şudur efendim. Bir Avrupa Birliği projesidir. Türkiye’den seçilen bir okul (genelde ilköğretim kurumları olmak üzere) ile yabancı ülkedeki okullar ile ortak bir proje kapsamı içinde birbirine ziyaret etmesini sağlayan bir projedir. Projenin asıl amacı kültürel etkileşim, gezi ve tanıtım amaçlıdır. Bir de projenin konusu vardır. Bunu örnekle açıklayım. Mesela bizim okulumuzun katılmış olduğu projenin konusu Dünya Ekolojisinin Korunması ile ilgiliydi. Geçen bu proje kapsamındaki öğretmenler dönem bizim okuldaki öğretmenler İspanya2ya gitmişlerdi. Bu hafta da 4 farklı ülkeden okulumuza ziyaret eden misafirlerimiz vardı. Bugün programda okulumuza ziyaretleri vardı. Aylardır hazırlıklar yapıldı. Planlar, izinler, belediyeden yardım alınması için yapılan iknalar falan filan biton uğraş… Bugün dananın kuyrğu koptu işte. Konu ile ilgili fotoğrafları başka bir konu başlığında yollayacağım. Şimdilik böyle düz yazı ile idare ediverin…
Okulumuza saat 13:30 gibi geldiler. Aylardır projenin konusu ile boyanan okulun duvarları gösterildi. Okulun kısımları tanıtıldı. Sınıflar gezildi. Özel olarak hazırlanan bahçemiz dolaştırıldı. Ardından velilerimizin hazırladıkları yemekler yenildi. Tabi kaymakam ve belediye başkanı yemek olayına kadarki etkinliklerinin hiçbirinde yoktu. Ta ki yemek nerede, onlar orada… Yemekler yenildi. konuşmalar yapıldı. İğrenç espiriler ve gereksiz lakayıtlar protokol tarafından tamamlanıp yurtdışında kötü reklamımız yapıldıktan sonra kaymakam, belediye başkanı, ilçe milli eğitim müdürü gittiler.
Planda yabancı ülkeden gelen öğretmenler ile yapılması gereken bir toplantı vardı. Projeden sorumlu yerli ve yabancı öğretmenler toplantıdayken boyanmamış duvarlar yabancılar tarafından boyanması sağlandı. İlk etapta çok müthiş güzel bir görüntü vardı. Çünkü bu projede görevli öğrenciler nasıl davranmaları gerektiğini bildiklerinden bir sıkıntı çıkmamıştı. Fakat tabi bu esnada öğrencilerin teneffüsleri denk geldiği anda yabancı öğrenciler ile yurdumun insanı bir araya geldi. Nasıl bir görüntü ortaya çıkacaktı merak ediyordum ki aslında bir tahminim vardı. Öğrencilerimizi defalarca uyardığımız halde, defalarca onları rahatsız etmeden normal olarak konuşmaları gerektiğini söylediğimiz halde tahminlerimi boşa çıkarmayan yurdumun insanı uzaylı görmüş köylü misali yabancı öğrencilerinin başına üşüştüler. Kollara imza attırmalar, T-shirt leri boyamalar. 5368475638465834 kere “what’s your name?” sorusuna maruz bırakmalar…
Önce kendilerine sorduğumda memnun kaldıklarını hatta hiç sıkılmadıklarını, bir sorun olmadığını söylemişlerdi. Bizimkiler de yüz buldular ya… Çullan üstüne… Bu kez bunaldı tabi garibanlar. Yoruldular. İnanın çok zor kurtardım bizimkilerin ellerinden. 5 kişi 10 kişi değil…. Eaz 300 öğrencinin (1. 2. 3. 4 sınıf) 20 kişilik bir grubu çevrelediğini düşünün. Enson garibimler duvara yapışmış ne yapacağını bilmeyerekten öylece kalakaldığını, bizimkilerin sağını solunu çekiştirdiğini gördüm. Zar zor bunları içeri soktuk öğretmen arkadaşlarla.
Görmemişliğin son noktasını da tanık oldum. Yani kardeşmi yabancıysa yabancı. O da senin gibi nefes alıyor. Selam verirsin geçersin. Sağını solunu çekiştirip artık gına getirinceye kadar içli dışlı olmanın anlamı ne? Hem onlar sizin hangi birinizle ne kadar ilgilensin, ne kadar anlasın sizleri?
Enson yabancı öğrencilerin bana söyledikleri şey şu idi: “Thank you very much for save us.”
Yazık, yazık… Nerde nasıl davranacağımızı ne çocuklarımız, ne devlet büyüklerimiz biliyor.
"Yani kardeşmi yabancıysa yabancı. O da senin gibi nefes alıyor. Selam verirsin geçersin." Sözlerine çok güldüm ama çok doğru bir tespit. Yolda giderken bile biri yabancı dilden bir şeyler söylemesşn etraftaki yediden yetmişe herkes gözlerini kulaklarını dikip o insanları alenen dikize alıyorlar. Komik oluyor ama yabancılar da bir tuhaf hissediyorlardır kendilerini ebette.. Böyle de bir alışkanlığımız var vallahi :)))
YanıtlaSil(bkz: uzaylı gören köylü)
YanıtlaSil