27 Haz 2011

Başarısız bir girişim

Çok çok sevdiğim, sevdiğimden gram tereddüt etmediğim canım.. Duygusallık, sürprizler, etkileme ve bir erkekten beklenen benzer özellikleri bende göremiyor. Bunu hissediyorum. Düşündükçe de kötü oluyorum.

Ama öyle oturduğun yerden de olmaz ki… Geçirdiğimiz zamanlara bakınca haklı olduğunu düşünüyorum. Bazen *küzlükte üstüme yok diyorum kendi kendime. Bu düşünceyi kırmak için bir girişimde bulundum.

Balayımıza düğünden yaklaşık on sonra çıkacağımızdan o on günlük zaman zarfını değerlendirmek için dün akşam yatmadan önce düşündüm, taşındım. Nasıl olur, nasıl biter diye… ve birşey buldum galiba! Geçen sene gittiği İzmir’in güzel ilçesi Selçuk’a bağlı Şirince’de (şaraplarını bilen bilir, duymuşsunuzdur belki…) küçük tarihi köy evlerinden oldukça memnun kalmıştı. Belki onu oraya götürebilirdim. Aslında oraya gitme fikrini önceden de konuşmuştuk ama herhangi bir plan veya araştırmada bulunmadık. bu konuda elimi hızlı tutarsam belki haneye bir artı koyabilirdim.

26 Haz 2011

İslamda kadın sevgisi



Aşağıdaki İbn-i Abbas’ın Radiyallahü Anh’dan bir alıntı yapacağım. Okuduğumda kan beynime sıçradı. İnsanlar neden inandıkları dini makaslayıp da insanlığa sunuyorlar? Cesaretleri mi yok yoksa? Yoksa henüz vakti gelmedi mi? Toplumu iyice duyarsızlaştırıp ondan sonra mı bunları karşımıza koyacaklar. Bunlara inanan insanları beyni uyuşturulmuş, nefes alıp vermekten başka hiçbir işe yaramayan insanlar olarak görüyorum. Yakında bu çember büyüyecek ve açık açık din derslerinde okutulan kitaplarda yerlerini bulacak.



24 Haz 2011

Çobanımız medya

Bu videoyu izlemiş olabilirsiniz. Uzun zamandır bir yorum yapayım diyordum. Kafam çok karışıktı. Tuttum kendimi, bekledim… Aslında konuşulacak çok şey var ama ben şu kadarını söyleyim…

Kim beni düşünüyor? Pardon ama müslüman olmayan birini sabah ezanı ile sabahın köründe uyandırmak kimin hakkı? Yolda yürürken telefonla konuşmanı kabusa çevirmek kimin hakkı?

Ezan denilen ibadeti, toplumun %98 i anlamını bilmediği halde günde 5 kere tekrar ediliyor. Yetmiyormuş gibi anlamını öğretmek isteyene de tepki gösteriliyor. Bu öğretiye en büyük engeli kim yapıyor? Son sorunun cevabını bu videoda net biçimde görebiliyoruz, çobanımız medya…

  

23 Haz 2011

mim: merak

Missbone mimlemiş, çok da güzel etmiş. :) Kimi zaman mimler, o anda bloguma yazmak istediğim konunun dışına çıkma nedeninden dolayı aklımı karıştırıyor olabilir. Ancak bu mim gerçekten enteresan. Kafam da çok karışmadı üstelik.
mimin konusu şu şekilde:
" Bugüne kadar merak ettiğiniz bir kişi, nesne, olay, vs. için ilginç, çılgın veya sizden beklenmedik bir şey yaptınız mı ? Yaptıysanız açıklar mısınız ? "
Aslında bunun için geçmişe oldukça geri gitmeye gerek yok. 2 yıl öncesinde yaz tatili için planlamış olduğum devasa aksiyonlu maceram sanırım bu mimin karşılığı olarak kabul edilebilir. Aksiyon deyince tam aklınızdakinin karşıllığı olur mu bilmiyorum ama ben yine başımdan geçen olayı anlatayım sizlere…

Yaz planı olarak doğuda görev yaptığım yerden ailemin yanına (Malatya’ya) gittim. Malatya ile hiçbir akrabalık, kan, geçmiş vs bilmem ne gibi bağlantımız yok. O yüzden hani olur da wepten ordan burdan beni bulup “oooo hemşom da burdaymış.” gibilerinden tepkiler vermeyin… Gittiğim günün ertesinde babam ve işindeki bazı arkadaşlarından oluşan bir ekip ile yaklaşık 20 km lik bir dağ yürüyüşüne çıkmıştık. İnanılmaz bir yorgunluğun hemen akşamında üniversitede çok sevdiğim bir arkadaşımın düğününe (Samsun’a) gittim. Sabah olduğunda ise ertesi günkü yürüyüş ve yol yorgunluğunu bir kenara iterek Ordu’ya geçtik. Ordu’da gezdik, tozduk eğlendik, arkadşaımın köyünde köy havasını aldık ve akşamına düğünde hiç oturmadan devamlı oynadık. Hayatımda eğlendiğim tek düğün buydu diyebilirim. Gözümden deli gibi uyku ve vücudumda yorgunluk olmasına rağmen düğünün gecesi eski üniversitedeki arkadaşlarla kaldığımız yerde gece 4e kadar laklak yaptık, eskileri tekrar canlandırdık. Ertesi gün 8’de uyanarak (ki bu da 4 saatlik uykuya tekabül ediyor..) kahvaltı sonrasında Ankara’ya geçtim. Aslında Ankara’da biraz dinlenirim diye tahmin ediyordum ama yine ertesi gece E.E.E ile geçirdiğimiz hızlı 1-2 gün de benim pilimin tükenmesine sebep olmuştu. Ama yolculuklar bitmedi. 2. günün akşamında Çeşme’de başka bir arkadaşımın düğünü için yollara koyuldum. Kalacak yer sorunu vardı. Eski bir çocukluk arkadaşım Çeşme’de yazlık tutmuşlar. Sabahında onlara gittim. O gün denize girdim, biraz enerji topladım. Akşamında gemideki düğün ile ertesi sabah tekrar Ankara' yollarını teptim. Bu inanılmaz enerji kaybı bende şunu anlamama sebep oldu.


İnsanlar her düğünüze veya sizin çok mutlu olduğunuz başka bir kutlamaya katılamayabilirler. Çok çok çok sevdiği bir insan, dost veya arkadaşı da olabilir. Ama herşeyi düşünmek lazım. Bu arkadaşın tatili var mı? Tatili varsa bile başka bir planı var mı? Ailesini ziyaret etmek zorunda olabilir, önceden rezervasyon yaptırdığı bir tatil planı olabilir veya başka düğünlerle çakışıyor olabilir, en önemlisi de senin düğününü yaptığın yerde kalacak yer sorunu çekebilir. Yani bunları düşünmeden tepki gösteren ve gösterecek bütün arkadaşlarımı eshefle kın…

19 Haz 2011

Bazen gelen çişi beklemeye almak lazım

Her Taksim veya İstiklal’e çıktığımda nedense bir tanıdığıma denk gelme isteği olur. Nedenini bir türlü çözemedim. Hatta enteresan bir şekilde bunu tam aklımdan geçirirken yıllardır görüşmediğim kişilere denk geldiğim olmuştur.

Bugün ise yine otobüse binip gitmeme yakın çişim gelmişti ve İstiklal’e girmeden sağ taraftaki arada WC ye bi uğrayım dediydim. Ne de olsa yolumuz uzun, zorlamayalım kendimizi. Ama keşke biraz daha sabretseymişim. İşte biraz önce bahsettiğim tesadüflerden birine denk geldim ve ilk defa içimden “keşke bu kez olmasaymış.” dedim… İlkokulda kendini beğenmiş, çalışkan (inek) olan daha sonra yüksek lisans, doktora, kariyer, çok para kazanma hırsı içinde kendini kaybetmiş olan bir arkadaşımı gördüm. Kilo almış, boyu uzamış iyice aygıra benzemiş. Sanki koca Taksim meydanı ona ait g*tü tavana vurmuş.

Neyse ki yanında kendisi gibi olan arkadaşıyla konuşmaktan beni göremedi. Tabi bunda biraz boy farkının da etkisi var. Ama bu durumdan memnun olduğum kadar bir kenara anlamış olduğum bir nokta da şu: Bir dahakinde evrenden isteyeceğin birşey varsa bu konuda net olmalısın. (bkz: Evrensel Çekim Yasası)

Tabi yollarımız uzun yıllar önce ayrılmıştı ama ne yazıktır ki ailece görüşüyorduk. Anneme söylesem de bana kızmaz. Heralde anlayışla da karşılar diye tahmin ediyorum.

Yalnız kötü bir ihtimal de var. Şimdi bunun annesi babası, ailesi vs bizim düğüne gelecek, onu biliyorum. Acaba bu eleman da gelecek mi? Neyse yaa, gelirse gelsin. Altınını da takar heralde o kadar *küzlük yapmaz heralde dimi?

17 Haz 2011

Bahtsız Bedevi

Kardeşim bu kadar olur. Özel ders ilanı verilen siteye Eylül ayında bastım parayı ilanımı verdim. Bekledim arayan yok. Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, Ocak… yok yok yok yok… hiç yok. Hiçbir allahın kulu aramadı. Geldi çattı Şubat tatili… Nişan yapıcam, gidicem sevgili sevgilimin yayına. İstanbul’da olma ihtimalim % sıfır ve bi telefon. Hocam böyle böyle, oğlumun matematiği karnesine 1 geldi, özel derse ihtiyacımız var, verirmisizin? haydaaaa,nerde kaldınız? Aylardır bekliyorum yok. Tam tatile çıkıcam telefon geldi. Bir de hani işim olmasa eyvallah, kalırım İstanbul’da… Ama nişan yapıcam kardeşim. 15 tatilde ders aldırcakmış, üzgünüm dedim, kapattım…

Neyse ama dedim, Şubat’ta olmazsa Mart, Nisan olur dedim ve bekledim bekledim bekledim, telefon çalmıyor… ve nihayet haziran ayı geldi, karneler dağıtıldı. (BUGÜN…) İstanbul’dan tamemen ayrılıp yeni dünya evine girmeme 15 gün kalmış… TAAAAK TELEFON… “Hocam kızımın matematiği çok kötü, sevmiyor, karnesine 0 gelmiş, lise 1’de sınıfta kala ihtimali var, yardım edin…”

Offfff yaaaaa, nedir bu başıma gelenler? Yok kardeşim yok, bilerek yapıyorlar.

Sıkıcı bir piknik

Pazartesi günü okul öğretmenleri birleştik ve herzaman öğrencilere mi, bizim de canımız var efendim, biz de piknik yapalım dedik ve pikniğe gittik. Bilmiyorum neden ama bu kadar mı sıkıcı olur yani… Öğrencilerle gitmiş olduğum piknik bile daha hareketli, daha eğlenceliydi. Öğrencilerinkinden pek bi beklentim yoktu ama şaşırttı beni çocuklar. Oysa ki öğretmenlerin kendileri için hazırlamış olduğu piknik tam bi rezalet. Otobüs dünyanın ilk otobüsüydü. Klimanın olmayışı kendimizi cenennemde zannetme nedeni olmuştu. O da değil otobüsün alt tarafında bir kapak varmış. O kapağın kalkmasıyla alt taraftan bütün tozun otobüse girmesi bir oldu. Tabi üstümüzdeki terle de birleşince müthiş bir çamur bulamacı haline döndük. Neyse ki geldik piknik alanına. ağaç, yeşillik, bol ormanlık oksijen falan herşey güzel de… Bi bokluk vardı ortamda.. O da çokluktu. Yani nerde bolluk orda bokluk olayını ilk defa bu kadar yoğun şekilde yaşamıştım. Herkes kendi halinde, enerji yok. Geyik yapan mı ararsın, ertesi günkü mezuniyet töreni için sunum hazırlığı içinde olan mı ararsın, mangal ve semaver tayfası ayrı bi olay… ufff sıkıldım, sıkıldım, sıkıldım ve geri döndüm.

KEŞKE HİÇ GİTMESEYMİŞİM…

15 Haz 2011

plansız

Bu yazıyı sabaha karşı 3:49 da yazıyorum. Bu saatte ne işim var internette diye sormayın. Akşam 18:00 surlarında başıma hücum eden müthiş ağrı ile kendimi yatakta buldum. Rüyadan rüyalara atladım, saatler birbirini kovaladı.

Uyandığımda yeniden doğmuş, adeta “Neredeyim ben?” klişe sorusuna maruz bırakılmıştım kendimce. Yaşamış olduğum ve yapmam gerekenleri tekrar düşündüm. Kolay olmadı hatırlamak. Birara nişanlımla yapmış olduğum telefon konuşmasını hatırlar gibiydim. Uykulu olduğumu anlamış, daha sonra konuşuruz diye kapatmıştı telefonu. Ondan sonra ben de aramayınca kendisi de ben rahat uyuyim diye tekrar aramamış olsa gerek.

Kalktım bulgur pilavıyla yoğurt yedim. Tekrar yatmak istedim ama uykum gelmedi. 3 –4 saat sonra kalkıp okula gitmem gerek…


İstanbul’daki son 2 haftam. 2 hafta sonra apayrı bir hayata açılıyorum. 4,5  yıl boyunca doğudayken hergün, her saat aklımdan geçirdiğim o olay gerçekleşecek. Belki şu evrensel çekim yasası muhabbeti bende işlemiş olabilir. Çünkü bir öğretmenin Ege’de sahil kenarında evlenip yuva kurması ve burada öğretmenlik yapması öyle kolay iş değil. Demek ki çok diretince veriyormuş evren…

9 Haz 2011

İşler güçler ve ardına saklanılan yerler

e-okul a girmem gereken İKS anketleri yetmiyormuş gibi bir de Milli Eğitim’in strateji geliştirme başkanlığının anketi çıktı. Üstelik hepsinden daha beter.

Şimdi şöyle diyim kuzucuklarım. İKS dediğimiz şey şu: “İlköğretim Kurumları Standartları” Yani? Yani ne? hmmm nasıl deseeem… (vakit öldürme taktikleri bunlar… ama kaçışyok biliyorum.. :)

İKS, MEB tarafından rastgele belirlenen öğrenci ve velilere uygulanan bir anket. Anketin amacı okulun, idarenin ve öğretmenin, veliler ve öğrenciler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkisi… Tabi sonucunda ne olacak çok merak ediyorum doğrusu… Neyse ben bunları girmedim ama girecem. Yani yarın son ama ben halen daha buralarda size laf yetiştirmeye çalışıyorum, bakın kıymetinizi bilin, yorumlarınızı eksik etmeyin.. : )

8 Haz 2011

Hoşgeldin Bağcılar

Bacaklarım tutulana kadar yürümeyi özlemişim...
Dün davetiyemin son rütuşlarını yapmak için okuldan anlaştığım (tek diyebileceğim) arkadaşımla Şişli'ye gittik. 1-2 saat süren çabalar sonucunda hem fikre vardık ve matbaya girmesi için start verdik. Oradan Birlikte gittiğim arkadaşımın atandığı yeni okula gittik. Kendisi beni Evrensel Çekim Yasası'yla tanıştıran nadide bir arkadaşlardan... Geçenlerde bu knuyu size anlatmaya çalışmıştım. Ben de ondan duyduklarımı anlattım sizlere. Ama velakin gel görelim ki bunun da yanlış, eksik bildiği hatalı noktalar varmış. Olur da evrenden birşeyi istersek açık ve net olmamız gerekirmiş. Yani mesela bir insan devamlı "iş, iş, iş..." diye açık ve net olmadan diretirse yarın birgün yapamayacağı bir iş bulduğunda "Bu muydu yani iş dediğin?" diye mortingen olmamalıymış. Aynen bizim usta gibi...

Kendisine Bağcılar'dan gına gelmiş. "Artık yeter uleeyynnn" demiş ve "Şişli, Şişli, Şişli..." diye tutturmuş. Sen gel gör ki Şişli ama ne Şişli? Bağcıları aratırmışçasına...
Kapısının önünde çekirdek çitleyen dedikodu delisi teyzeler
Dar ve dik sokaklar
Çanak antenden gökyüzünün görünmemesi durumları
Minimum 50 kişilik sınıflar
Yüksek kiralı evler
vs vs vs...
SONUÇ: "Hoşgeldin Bağcılar..."

4 Haz 2011

Zamansız yapılan saldırılar

Berberleri oldum olalı hiç sevmemişimdir.

Yaşadığım yerlerin farklılığından olsa gerek sayısız kere berber değiştirmişimdir. Bu durumdan da ayrı bir rahatsızlığım var ama yapacak birşeyim yok maalesef.. Bir de berbere derdimi anlatıp istediğim saç kesimi tarif etmek, onu ilk başlarda yanlış kesmek ve yavaş yavaş rayına oturtmak vs... artık kaç ay sürer bilinmez. Bir de muhabberleri yok mudur? Sizin canınız sıkılmasın diye zorla bir konu açarlar. Bu durumlara hiç katlanamam. Ya benim ilgi alanımın dışında hiç alakam olmayan bir konu açarlar ya da açtıkları konuda konuşmaktan kaçındığım noktalar olur.

3 Haz 2011

Slivovice

Comenius muhabbetini biliyorsunuz, öğrendiniz. Bilmiyorsanız bkz: Thank you very much for save us

Comenius olayında misafirlerimizi okulumuza ziyaret ettirdikten sonra Perşembe günü Sultan Ahmet, Ayasofya, Topkapı ve Yerebatanı falan gezdirdikten sonra Sultan Ahmet’in arka sokaklarındaki küçük otellerine bıraktık. Bu, onlarla son görüşmemizdi. Çok hoş muhabbetler döndü. Polonyalı, İspanyol, Çek, Kuzey İrlandalı ve Portekizli öğretmen arkadaşlarla onların kültürlerini, onların okullarındaki eğitim sistemlerimizi konuştuk. Tabi tahmin ettiğiniz gibi ciddi bir ortam olmadı. İnanılmaz makara yaptık. Yani ben Avrupa’daki öğretmenlerle bu kadar rahat olabileceğimi düşünmüyordum. Daha ciddilerdir heralde diye düşünüyordum ama yanılmışım. Eğitim sistemlerine hiç girmeyim…

Çek Cumhuriyetinden gelen hocalardan bir tanesi bildiğin şu fantanın 1 litrelik şişeleri vardır ya… Ona doldurulmuş Slivovice adında oranın özel bir içkisinden ikram etti. Bize votka olarak tanıtmıştı ama uludağ sözlükte çek şarabı deniyor. Başka yerde erik rakısı falan deniliyor. Her neyse işte, güzel bişeydi yani. İçkilerden çok anlamam ama tadı hoşuma gitti. 2 shot gümlettim. Türkiye’de de satılıyormuş. Ağır birşey ama denenilebilir.

1 Haz 2011

Thank you very much for save us

Okulumuzun Comenius projesi kapsamında gelen misafirleri vardı bugün. Bilmeyenler için küçük bir açıklama yapayım. Comenius şudur efendim. Bir Avrupa Birliği projesidir. Türkiye’den seçilen bir okul (genelde ilköğretim kurumları olmak üzere) ile yabancı ülkedeki okullar ile ortak bir proje kapsamı içinde birbirine ziyaret etmesini sağlayan bir projedir. Projenin asıl amacı kültürel etkileşim, gezi ve tanıtım amaçlıdır. Bir de projenin konusu vardır. Bunu örnekle açıklayım. Mesela bizim okulumuzun katılmış olduğu projenin konusu Dünya Ekolojisinin Korunması ile ilgiliydi. Geçen bu proje kapsamındaki öğretmenler dönem bizim okuldaki öğretmenler İspanya2ya gitmişlerdi. Bu hafta da 4 farklı ülkeden okulumuza ziyaret eden misafirlerimiz vardı. Bugün programda okulumuza ziyaretleri vardı. Aylardır hazırlıklar yapıldı. Planlar, izinler, belediyeden yardım alınması için yapılan iknalar falan filan biton uğraş… Bugün dananın kuyrğu koptu işte. Konu ile ilgili fotoğrafları başka bir konu başlığında yollayacağım. Şimdilik böyle düz yazı ile idare ediverin…

Güne mimlenmiş şarkı ile başlamak

Bir günün sonuna doğru yaklaşırken güne nasıl başlanabileceğini değerlendiren bir mim konusuyla giriş yapıyoruz. Evet, yorucu bir gündü. günün bitmesini çok istedik. Olabilir, hiç mühim değil. Ama bir güne tekrar nasıl başlanabileceği, sabah mahmurluğunu ve yeni bir güne başlama psikolojisini tekrar düşünmemizi sevkeden Mia, bana bir mim görevi vermiş. Bu mimden sonra oturalım ve günün sonunun gelmesinin tadını çıkartalım.

Mim Konusu: Güne başlamak istediğin şarkı nedir? Tek bir tane ama her gün çalsa bıkmayacağım dediğin şarkı?

Aslında çok zor bir soru. Uzun süre düşünmek gerekli. Cevabı zaman zaman değişebilecek bir soru. Aslında benim gibi ayıptır söylemesi müzik yelpazesi geniş biri olarak cevabı çok hızlı değişimler gösterebilecek bir soru. Ama en azından şöyle düşüneyim. Hergün uyandıktan tahminen 1,5 dakika sonra radyo dinlediğimi baz alırsak yarın radyoyu ilk açtığımda herkesin bildiği bir şarkı seçerekten ve bunun değişse bile bu format dışına çıkmayacağı bir şarkının çalmasını isterdim.

Counting Crows - Mr. Jones (Official)