İzmir yamuk yaptı yine.. Otopark krizinden sonra bu sefer de havalar terso yaptı. Ya arkadaş geçen haftasonu öğrencilere çobanlık yaparaktan tiyatrolar gitmeler, maket köy, hayvanat bahçesi gezisi falan derken müthiş bir Cumartesi yaşatmıştın bizlere.. Hava, o kadar güzeldi ki o kordonda gezinirken 'Atıver öğrencileri bir kenara, boşver, gez dur dolaş bir başına...' diye fısılmamıyor değildi şeytan soldan soldan... Fakat yok. Acısını çıkaracaktım bir sonraki haftasonu! Ama ne alaka? Bu hafta da bir sağnak, bir sağnak. Deli gibi Nisan yağmurları... Arabadan zor indik.
Her neyse ki akşamüstü yağmur dinince yine de alış veriş için vakit bulduk. Berscha'dan bir kot patlatmam mutlu olmama yetti yine de. :)
Dönüş yolundayız...İzmir'den Selçuk'a yol alıyoruz. sevgili sevgilimin sevgili arkadaşı Hazel'ler'de konaklıcaz o akşam. Otoban çıkışında kartı okutmak için pencereyi açtım. Kolumu çıkardım. Derken arkadan bir kafa...
"Şey, pardon. Bizde KGS yok da... Biraz yardım eder misiniz?" Tipe baktım. Eli ayağı düzgün. Bir de istediği şey çok birşey de değil. Ne olabilir ki? 2 - 3 TL birşey verip gidesim vardı ki o sırada telefonla konuşan eşim.. "Yok yok... Kartını kullanmak istiyor." diyerekten kartı O'na uzatmamı istedi. Ufff çok pis salağa döndüm?!^%&(+ Herife para verecektim resmen yaa. Para geçirmezdi ki O'nu. Saat akşam 9'u geçmişti. Kartını dolduracak parası var ama gişeler kapalı olduğu için dolduramıyordu. Harbiden çok pis bir durumdu gerçekten. Verdim kartımı. Arabamı kenara çektim ki adam da karttan okutup arabsaını geçirsin.
O sırada sizin de aklınıza gelebileceği gibi benim de aklıma 'Ulen şimdi bu denyo kartı alıp basıp gaza gitse ne bomba olur...' Ne olur? Olan bizim içindeki 15-20 TL ye olur.. Bir de kart parası depozitosu falan oluyor, ne kadar bilmiyorum. Neyse 20 küsür milyon bize geçirir mi? Geçirir... Artık mecburuz güvenmeye. Verdik bir kere kartı, bekliyoruz. Eleman kartı okuttu. Arabasını benim arkama park etti. Çıktım arabadan, yanına gittim. Üstü açık, tek kapılı Mercedes, yanında sarışın hatun... Çok teşekkür ederek kartı verdi. KArtla birlikte elime 5 TL iliştirdi. Oysa ki geçiş ücreti 2 küsürattı.. Kabul etmedim. Geri vermek istedim. Çok israr ettim ama adam 'Hakkımı helal etmem' dedi. Koptum. Gülmek istedim, gerek yoktu. Ulen kim kime ne hakkı? İşler terse döndü. Üstüne ben de teşekkür ettim. Böylece Yiğit Özgür'ün huni karakterine bağlamış olduk..
Sonra kendimden utandım. Adam hakkında ne düşünmüştüm bir de.. Yok kartımı alır kaçar falan.. Yuhhh be bana...
Hatta O'nun yerine kendimi koydum. Kim bilir ne zamandır orda bekliyordu. Bir de erkek başına yalnız olsa sorun değil. Yanında eşi, belki sevgilisi... Durumu bir kat daha kötüleştiriyor. Hele bir de hatunun sarışın, devamlı söylenen bir tip olduğunu düşünsenize. dırdırdırdırdırdır.........
Her neyse biz cumartesi günkü sevap hanemize atacak 3-5 pointlik sebep bulmanın huzur ile yolumuza devam ettik. Ertesi gün evimizin yolunu tuttuk. Bu kez Kuşadası çıkışındayız. Bir kırmızı ışıkta durduk. Sayısız kere otostop çeken insan görmüşümdür. Hiçbirini almamışımdır. Hatta E.E.E ile birlikte Marmaris'te sayısız kere otostop çekerken güneşin altında beynimiz aktığı halde almamışımdır. Tırsmışımdır, korkmuşumdur. Almam arkadaş. Ne bileyim, almam işte. Gıcık olurum. Alamam...!
Ama bu seferki farklıydı. Eleman kampçıydı. Belli, üniversite gençliği, sırtına yüklenmiş o koca çantalardan. Çadırı, hasırı, bütün evi barkı ne varsa hepsini koymuş içine, çıkmış yola.. Onu bir de diğerlerinden farklı kılan bir kağıda uyduruk bir yazı ile 'Beni alabilir misiniz?' yazarak bizlere göstermesiydi. 'Alalım mı?, alalım...' dedik ve aldık arabaya. Başladık muhabbete. Eleman İstanbul üniversitesi veterinerlik son sınıftaymış. Üstten ders alarak bahar dönemini temizlemiş. Hedefi Likya yürüyüşüne katılmakmış. İçim gitti, içim... Duymuştum bunu.. Volkan söylemişti. Müthiş birşey. Zaten işin içinde doğa varsa her türlü olaya tav olurum. Bittim resmen. Nasıl özendim bebeye nasıl özendim bilemezsiniz. Neyse biz muhabbet ede ede geldik. Bu sırada çocuk bizim adımızı, nerede çalıştığımızı falan aldı. O da bloggermış. Ama daha açmamış falan. Bizden bahsedecek muhtemelen ki bir kenara not aldı. Düzenli birine benziyordu. Profesyonel yani bizim Datça yürüyüşüne benzemiyordu onunkisi.. Neyse az da olsa O'na katkımız oldu. At eğitmenliği yapıyormuş. Bu taraflarda binicilik yapmayı düşünürsek bize yardım etmek için telefon numaralarımızı aldık vs.. Neyse bilmem artık birgün eserse ata binmek.. Ararız artıkın.. :)
Ne de olsa son zamanlarda yeni ufuklara yelken açmış birisiyim. Bu olaydan yaklaşık yarım saat sonra gittim krampon aldım. Geçen gün zorla halısaha maçına ısrar eden arkadaşlarımı kırmak istemeyip tekliflerini kabul ettim. Ama 2 yıl önceki halısaha deneyimimde küçük bir baygınlık yaşamıştım. Hatta o zaman sigarayı bırakmam gerektiğini biliyordum. Bu kez sigara tamamen çıktı hayatımdan. Fakat bakalım koşabilecek miyiz? Ben o teklifi kabul ettim ama 10 liralık kramponum 2 yıl dayanamamış. 2 kere taşınma teleşında demek ki atılacaklar listesinde yerini bulmuş ki ben de kendime daha iddaalı bir krampon aldım. defanstaki yerimi aldım ve bekliyorum...
Cidden harikaymış.:)
YanıtlaSilAma kart olayını çok dert etme, ben olsam benim de aklımda 40 tilki fink atardı hatta belki gazlar giderdim.:D