O zamanlar çok küçüktük. 7 yaşlarında falan... Sokağa çıktığımda arkadaşlık edecek kimse yoktu. Ama birini görmüştüm. Düz bir taşın üzerinde kiremitleri kırıp onları un ufak ediyor. Sonra onları kumla karıp ıslatıyordu. Amacı neydi anlamamıştım. Kiremetleri kırayım derken eline vurdu taşı. Gülmeye başladım. 'Ne gülüyorsun yaa?' falan filan derken dostluğumuz başladı. Anılarımızı yazsam fizana kadar sürer. 22 yıl geçti. Evlendik, barklandık. Bir yılbaşı kutlamasını beraber yapalım dedik. Bir arkadaşını daha davet etmişti. Turgay... İyi çocuktu. Oldukça eğlenmiştik. Aradan 1 yıl daha geçti. Telefon...
- Merhaba, 1iyokmu? ile görüşecektim.
- Buyrun, benim...
- Merhaba, ben önce kendimi tanıtayım. Ben Tuncay. Hatırlarsanız bir yılbaşını beraber çoook eski olan o arkadaşınızla geçirmiştik. Hatorladınız mı?
- aaa evet Tuncay, naber?
- Ben senin bulunduğun ilçeye .... ya çalışlmaya geliyorum. (Bir teknolji mağazasına müdür olarak.. Ev bakıyorum. Bildiğin kiralık ev var mı?
- Yok, ama bakarız
falan filan derken telefon görüşmesi bitti. ve ertesi gün, yani bugün...
Annesi ve babası ile gelen Tuncay'a ev bakıyoruz. O akşamı bizde kalması ihtimalini bile göze alarak evde hazırlıklar yaptı sevgili sevgilim. Ev baktık, bulamadık. Emlakçıya baktık, bulduk. Ama bayağı vakit geçmişti. Bir bayanla gelmesi eşimi germişti. Ama hiç tahmin ettiğimiz gibi olmadı. Çok sıcakkanlı mükemmel insanlardı. 'Çok zahmet verdik, sizi de tatil gününüzde rahat bırakmadık...' gibi sözleri ağızlarından düşürmedi.
Aslında bugün vaktimi fotoğrafa ayıracaktım. Ancak insanların bu tatlı dili sayesinde o kadar koşuşturmam bana hiç batmadı. Şunu anladım ki hayatta uslup çok önemli. Ne olursa olsun güzel yüzün insanları herşeyi yaptırır...