27 Nis 2011

Yalaka

Büyük koltuk küçük koltuktan hesap sorar. Küçük koltuk üstüne iyi görünmek için altını ezer, bir altı da onun altını... Ezile ezile en büyük zararı en alttaki görür. Bir faaliyet gerçekleştirir... Düzenleme nedeni topluma faydalı, bilinçli eleman yetiştirmektir. Bu görünen amaçtır. Fakat bir de nihai amaç var ki bu amaç, O kişi için daha önemlidir. Para, mevki, makam... Zorunlu görevler vardır. Nasıl yapıldığı önemli değildir çünkü üstteki nitelik değil, sadece nicelik ister. İş kolay. 

Altını, hatta gerektiğinde şerefini ez ve geç...

25 Nis 2011

Başarısız bir çalışmanın vermiş olduğu vazgeçilmez haz




Bazı insanlar vardır ki istedikleri kadar işten kaçsınlar, yine de gider bulaşırlar işe güce.

Bugün Proje Geliştirme Seminer'ine zorla katıldığı her halinden belli olan 1-2 kişi vardı. Eğitimi veren kişi grup çalışması yapacağımızı söyledi. Bir konu alanında uzmansam başkalarının acemi düşüncelerini dinlemek beni gerer. Yok uzman değil hiçbir fikrim de yoksa, başkasının başarısına ortak olmayı sevmem. Zaten uzman olmadığım bir konuda çok fikir beyanında da bulunmam ben. Burdan şu sonucu çıkarabiliriz: ben grup çalışmasını oldum olası sevmemişimdir...

21 Nis 2011

Bir amirin vedası ile arkasında bıraktıkları

...bir hiçmiş!
Git gel, git gel hep aynı okul devam ediyor yaşam... Hergün ayrı bir aksiyon, ayrı bir yorgunluk...

Derken ansızın yapılan toplantının sebebini düşünüyordum ben de... Meğer ki acı bir veda konuşası olacakmış. Önce toplantı kısa süreceği için sevindim, sonra da bu ayrılığa...

17 Nis 2011

Evrensel Çekim Yasası

Size de oluyor mu?  Bir şeyi çok istediğinizde, devamlı onu düşündüğünüde, aklınıza o geldiğinde heyecanlandığınızda o istediğiniz şeyin birgün gerçekleştiğini hiç şahit oldunuz mu? Evet... Öyle birşey varmış. Çok yakın bir arkadaşım devamlı aylardır bunu anlatıyor. "Evet, böyle birşey var... Eğer birşeyi çok istersen o şey birgün mutlaka olur..." diyor. Bu, bana bir dine inanmak, veya ne bileyim, tesadüfen meydana gelen bazı olayları bir kalıba sokmaya çalışmak gibi birşey geliyor.

16 Nis 2011

Beni tellerle tanıştıran insan

Bugün facebook un sağlamış olduğu nimetlerden bir kez daha yararlanmış bulunmaktayım. Yıllar önce hayatıma anlam katan kişiye ulaştım. (14-15 yıl olacak...) İlk gitar hocam Gürdal Abi'ye ulaştım... Gerçi henüz arkadaşlık teklifimi kabul etmedi ama ümitle bekliyorum. Beni hatırlarsa kabul etmemesi için bir neden yok... Aslında bir tane mevcut... O yıllar sorumsuz bir ortaokul öğrencisiyle tanışmıştı Gürdal Abi. Uğraştıran bir öğrencisiydim. Verdiği etütleri çalışmazdım, aksatırdım. 7 kişilik bir grup olarak ders alırdık ve grubun en geride olan öğrencisi bendim.


Kendisi için aklımda herhangi kötü bir anı yok. İyi biri. Güleç yüzlü, iyi ve alçakgönüllü bir gitaristti. Klasik gitarda oldukça ilerlemiş birisi. Facebook duvarında paylaşmış olduğu kendi videolarını izledim. Aynı hızla devam ediyor gitara. tabi yılların verdiği kiloyu da bünyesinde barındırıyor ama gitar çalarkenki o mimiklerinde bir değişiklik yok. Yüzümde tebessüm oluşuyor O'nu o şekilde çalarken... :)

2006 yılıydı sanırım. Balıkesir'de gitar dersi verdiğim öğrencinin grubunun provasını dinlemek için bir studyoya davet edilmiştim. Studyo'da müzikten nasibini almış gibi görünen kişiler vardı. Konuştum biraz. Konu döndü dolaştı Gürdal Abi'ye geldi. Kendisini tanıyormuş. Çok iyi bir gitarist olduğunu  ondan da duymak beni sevindirmişti. Fakat duyduğuma göre birileri bilmediğim bir şekilde onun şevkini kırmış, gitarı bırakmış. Bilgisayar sektörüne girmiş. ... diye duydum kendisinden. Üzüldüm.. :(

Yıllar önce bestelemiş olduğu "Uçurum" şarkısını dinlemek isterdim. Tam 15 yıl olmuştu. Halen daha nakarat kısmı dilimin ucundadır. myspace sayfasını buldum. Bestelerini oraya yüklemiş. Baktım ki alt sıralarda (ilk yüklenen video olduğundan olsa gerek) "Uçurum" şarkısı duruyor. Hemen dinledim. Tabi studyo kaydı olduğu için daha bir dijital, üstünde oynanmış, müzik değişmiş, kemanlar, vurmalılar falan garip geldi. Bir de Gürdal Abi'nin sesini daha ince buldum. Önceden daha normal geliyordu ama şimdi pek hoşnut olmadığım bir ses tonuyla karşı karşıyayım. Ama o şarkı yine de beni eski yıllara geri götürmeyi başardı. Bu şarkıyı kendisinden canlı bir şekilde dinlemek isterdim gerçekten... Doğal hali kesinlikle çooook daha güzel...

"Uçurum" değil de şuanda favorim olan bir şarkısını paylaşıyorum. "9/8 lik Oyun havası"






11 Nis 2011

Özgürlük adına terk


Ben daha acımasızım bu konuda. Bir kere çıkarsa eğer kalbimden, "Bitti" demişsem tekrar geri dönmem bana iradesizlik hissi katıyor. Ama karşıdaki kişinin de (ikna yeteneği değil de) sana haykırarak duygu sömürgesini en derinden beynine işlemesi... İşte bu zarar verir sana.
Bu yüzden ben konuşmadan kaçarım. Direkt terk ederim ve yeni bir hayata açarım geniş yelkenlerimi. Ama onun böyle bir şansı yok. Hergün aynı yerde öyle ya da böyle onu hep görecek, tekrar tekrar yaşayacak anıları. Acı çekecek. Onun için zor bir dönem olacak. Her ikisi için de öyle...

Onun için en iyi dileklerimi kendisine ilettim, buna tanık olmanıza gerek yok.. Ama yazmak istediğim 2-3 satır olacak...
Kimse kimseyi mutlu etmek zorunda değil. İlişikilerde mutluluk, kendiliğinden gelir. Onun seni mutlu etmesi veya senin onu mutlu etmen gibi bir görev asla yok. Olmamalı da... Kendiliğinden gerçekleşmeli. Zor bazı özel durumlar olabilir, ama karakterler çatışınca orada durmak lazım. Bazı şeyler yolunda gitmiyor demektir. Ve işte o zaman duygusal düşünmeyi bir kenara bakıp mantık penceresinden baktığımızda (ki bunu o durumda becerebiliyorsak) işte o zaman herşeyi en şeffaflığıyla görebiliriz. Çiftlerden biri bu pencereyi göremiyorsa işte o zaman durum bir kat daha vahim. Acı çektirir karşısındakine, acı çektirmek ister. En zayıf noktalarını arar, oralardan yüklenmeye çalışır. Ama ne yazık, artık bu onun son debelenişleridir. Er ya da geç biter ve bu her ikisi için iyidir. En kötüsü de ne biliyor musunuz?
Bunu tek tarafın görmesi üzücüdür, hatta kırıcı bile olabilir...
Bu yazıyı aşka karşılık veremeyen özgür bir arkadaşıma ithafen yazdım.
Mutlu ol arkadaşım, yaşa hayatını...

9 Nis 2011

Mehmedime selam

Bağcılar Belediyesi'nce düzenlenen bir proje "Mehmedime Selam" sloganı ile okulumuzca Çanakkale'ye gittiğimiz gezide hiçbir detay gözden kaçmamış. Yiyecek, rehber, ulaşım... Herşey planlı...

Böyle duyarlı bir etkinlik beni mutlu etti doğrusu. Gençlerimizin bu bilincin aşılanması gerçekten çok gerekli. Bunu farkeden belediyelere burdan teşekkür ediyorum.
Gezinin öğrenci üzerinde ne derece etkili olduğunu bilemem. Aslında bu konuda biraz kuşkularım da yok değil. Rehberimiz oldukça biligiydi. Müthiş bir sunumu vardı. Lakin öğrenci neden hala daha bunu geziyi sadece gezmek ve eğlenmek amacıyla görür bilmiyorum. Mesaj yerine ulaştırılamadı sanırım...

6 Nis 2011

Neden sorularıyla bir başlangıç yapmak

Ne zaman özgür düşüncelerimi etrafımı saçabileceğim bir döneme geçeceğiz?
Kısa kısa hayat mevzuları:
Dün yaşanan gerginlikte arkadaş bana küsmüş. Sanırım benden özür bekliyor olsa gerek. tınnn..!
Dün akşam tam yatmak üzereyken son kez maillerimi kontrol edim ve bir de ne göreyim. Emrah'ın maili... Kol gibi yazmış canı sağolsun. Bir solukta okudum. Cevap yazmadan olmaz. bir el de ben salladım arkadaşıma. Geç yattım, alarmsız erken kalktım. (Burasını düşünmem gerek...)
Öğrenciye, okul aile birliği'nin çay partisi biletlerini satmakla görevlendirildiğimiz bu günlerde kendimi ticaret adamı olarak görmeye başlamıştım. Nitekim verilen 5 biletin 1 tanesini bile satamamış olmam ile bu işi yapmamın mümkün olmayacığını anlamış bulunmaktayım. Geri iadesi konusundada müthiş bir pazarlığa oturmuş olmakla beraber sıfır zararla masadan kalkabilmemiise ikna yeteneğime bağlıyorum... :D

5 Nis 2011

Acemice hareketler

Çanakkale gezisi için 40 kişilik öğrenciden seçmem gereken 5 öğrencinin hesabını karmaşık bir kombinasyon sorusuna çevirmemem için yapmış olduğum methot oldukça kullanışlıydı...
Davranış bakımından perfect olan öğrenciler arasından yapılan seçim sonunda aileler tek tek arandı ve bu seçimin gizli tutulması için öğrenci ve veli işbirliği başarılı bir şekilde tamamlanmıştır.
Bu geçerli plan patavatsız bir öğretmen tarafından "Kimler geziye gidiyor?" sorusuyla çuvallamış olup kendisine yapılan sitem sonucunda ince bir göz yaşıyla son bulmuştur.


Dersin neyse yap ve çık...
Sana ne kimin gidip, kimin kalacağı?
Öğrenci tarafından yapılacak olan kötü bir söz karşısında senin düşeceğin zor durumu görememen bir öğretmenlik acemiliğidir. Ama bunun ceremesini ben çekmek zorunda mıyım?!

4 Nis 2011

Asimile olan insanlar

İzmir ve İstanbul...
Birbirinden tamamiyle zıt olan 2 büyükşehir...
55 dakikalık bir İzmir - İstanbul uçuşu sonunda İzmir'deki duyarlı insan topluluğu İstanbul'un kaba, umursamaz, duyarsız insanların oluştuğu İstanbul şehirinde asimile olduğuna tanık oldum.
İzmir havalimanında 1 saatlik rötara tepki gösteren yolcuları İstanbul'a inince farklı görüyorum ben? Tamamiyle sosyolojik bir olgu...