İnsanlar bu kadar parayı nasıl kazanıyor?
Yılda 10 - 15 gün geleceği bir yazlık ev için nasıl olur da 1,5 milyon lira verebiliyor?
Hangi mantıkla meşhur birinin evi o sitede diye nasıl olur da o sitedeki ev fiyatları anında tavan yapar? Hatta bunun için müteahhİTler o evlerin fiyatları yükselsin diye ünlülere evlerini bedavaya veriyorlarmışşşşşş.......
Bütün bu soruları sormama sebep veren tek yer var, BODRUM. Bu hafta sonu ordaydım. Aileme yazlık baktık.
Hani şu yazın siz cayır cayır yanan evinizde televiyondan izlediğiniz 'ŞOK ŞOK ŞOOOK... Ünlüler kucak kucağa..." diye magazin haberlerini ağzımızın suyu aka aka izlediğimiz yerler var ya... Hani adam denize girmek için yatıyla sahile yaklaşıpğ bilmem nerlerde özel jet skilerinde 3-5 tur attıktan sonra özel uçaklarıyla İstanbul'a uçtukları ünlülerin haberlerinin olduğu yerler var ya...
Ya boş verin de şu olay gerçekten var...
'Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış...' gerisi boşşş.....
25 Şub 2013
17 Şub 2013
Annemin hoş ziyareti
İlk haftayı bir şekilde atlattık. İyi atlattık, tahmin ettiğimden rahattı. Sanırım alştım okula. Uzun tatil sonrasında okula alışma süreci benim için biraz sancılı geçiyor. Neyse ki bu sefer o kadar zor olmadı gibi.
İŞLER GÜÇLERDEN TÜRKÇE DERSİ...
Müfettişler aksiyon yaratıp dönem başında bizi ziyaret etmeyi düşünüyorlarmış. Yarın ilk 4 saat dersim var. İlk 4 saat dersime girdiler, girdiler. Eğer beni atlarlarsa Çarşamba'ya kadar beni bulamazlar. Sonrasında işimiz taaa seneye kalır. Buna çok üzülür müyüm? SANMIYORUM.. :) Neyse ciddi olalım. Müfettiş işini atlatırız, o kolay iş..
Özel derslerden ses yok. Hiçbiri tekrar geri dönmedi. Sanırım yine ilk sınavlardan sonra kapımı çalacaklar. Konular birikmiş, şaftları kaymış bebelerle uğraştırcaklar beni. Neyse, kendileri bilirler. Ama gelselerdi iyi olurdu, hani ev kredisi falan...
Salı günü annem geliyor. Muhtemelen recep haftasonu fotoğraf çekimi için biyerlere götürmek isticek beni ama annem burda olduğundan bu tatlı teklifini geri çevirmek zorunda kalcam. Gelelim annemin gelme sebebine. Bu taraflardan (Bodrum, Didim, Kuşadası civarlarından) yazlık almayı düşünüyorlar. Malatya'ya gittiğimizde (ailem malatya'da oturuyor, ama malatyayla alakamız yok, malatyalı falan değiliz.) geniş bir alan taraması yapıp gezeceğimiz mevkileri belirlemiştik. Oralara gidip evlere bakıcaz. Önümüzdeki hafta öğrenci olmasa da oldukça yoğun günler bekliyor beni.
12 Şub 2013
Tatil sonrasında cevaplanmayı bekleyen mimler
Merhabalar. Biliyorsunuz sömestr tatili eridi bitti. Çok deli dinlendim. Camış gibi uyumanın tadını çıkardım son damlasına kadar. Zavallım sevgili sevgilim de yüksek lisans tezini bitircem diye kastı da kastı.. :( Sonra 3-4 gün ailemin yanına gittik. Önceki postlarımda yazdığım gibi (ve hemen hemen hepinizin unuttuğu gibi.. :) babama sürpriz yaptık. Adam acaip mutlu oldu. Gözleri falan doldu, sevindirik oldu be adam. Uçak masrafı 700 kağıt olaraktan bi tarafımıza kaçsa da yine de değdi mi? Değdi, değdi. :)
Gelelim postumuza... Bu zaman zarfı içinde tabi mimleyen mimleyene. Hiçbirine cevap veremedim. Vereceğim anlamına da gelmezdi, vermeyeceğim anlamına da gelmezdi. Bu mim olayı beni bir ara çok geriyordu, artık açık konuşayım valla kendimi kasmayacağım mimlere cevap veriyorum arkadaşlar, alınmak, gücenmek, darılmak, trip atmak falan olmasın....
Pera'nın mimine bakıyorum ki gerçekten hoş.. Cevaplaması benim için çok anlamlı. İlk sorudan başlıyor daha heyecanı...
Yaşadığın şehrin sevdiğin / sevmediğin yönleri neler?
Neresi heyecanlı bunun? diye sorabilirsiniz. Benim için heyecanlı arkadaş.. Ben buraya yeni taşındım. 2 yılımı bile doldurmadım ve buraya taşınmadan önce sadece 1 kişiyi tanıyordum o da sevgili sevgilimdi... Geçiyorum cevabıma..
.
Sevdiğim yönleri: Beni yoran bir şehir olmaması. İlçe sonuçta, ne kadar yorabilir ki? Tatil bölgelerine yakın. Büyük şehir mi istiyorsun. Al sana İzmir 1 saat uzaklıkta. İklimi süper. Doğuda b.kum donarken ettiğim küfürlerin acısını çıkarıyorum. İpincecik deri ceketle kışı geçiriyorum, hayret vallahi...
Sevmediğim yönleri yok mu hiç? Var tabi ki... Hanzosu, pisliği, hırlısı, hırsızı bol. TOFAŞ hasyranı olan krolardan alabildiğine...
Fobilerin var mı? Varsa ne?
Ulan çok ters oldu yaw.. Hobi dese alabildiğine yazardım da şimdi fobi olunca ne yazacağımı bilemedim. Vardır elbette de aklıma gelmedi şimdi..
Blogerlığa nasıl başladın?
ooooo bomba soru... Doğudayım o zamanlar. İlk atandığım aylarda hatta. Karayolları misafirhanesinde kalıyorum. Tek yaptığım şey internete girmek, uyumak, yemek yemek ve okul gitmek. O sırada bir bloga denk geldim. Bu ne yaw falan oldum? blogun ne olduğundan haberim bile yoktum. Sonradan küçük bir araştırma sonrasında günlük tarzı birşey olduğunu farkettim. Süper olur dedim. Yaşadıklarımı yazarım, sonra okurum. 'hey gidi günler hey...' derim falan... Dediğim de oluyor hani eski yazılarımı okuyunca.. :) Sonra başladım birşeyler yazmaya. O zamanlar çevreme söyledim hemen mal gibi.. Sonra tabi bi boka benzemedi yazdıklarım. Neden? Çünkü Onu yazma o kızar, bunu yazma bu bozulur... falan filan derken sokarım dedim kapattım... 5-6 ay sonra tekrardan açtım, bukez gizli bir isimle... Sadece çok çok sevdiğim insanlara söyledim adresimi. Onlar da takip ederler mi hiiiç bilmiyorum. Öyle yazıoz işte...
Hayatta gerçek olmasını / senin olmasını istediğin şey nedir?
Ya hayatta istediklerim o kadar çok değişti ki.. Lise zamanlarıma dönüp bu soruyu kende sorsam hemen hiç düşünmeden 'İbanez JS1000'im olsun, yeter...' derdim. Ama şimdi bu isteklerime gülüyorum. Hep değişti bu istekleri. Üniversitedeyken atanayım derdim. Doğudayken Batıya geleyim, mutlu bir evliliğim olsun falan derdim. Bunların hepsi oldu, o yüzden mutlu muyum, mutluyum? Uzun süreden beri bunu düşünüoyrum zaten. Evrenden isteyeceğim birşey kalmadı zaten, daha neyim olsun ki? 'Çocuk' diye fısıldayanları duymuyor değilim. Yok, onu istemiyorum henüz...
E-book mu yoksa eski usul, ellerinde hissedebileceğin kitapları mı tercih edersin?
E-book ne yaa? Daha yeni floresan ekran telefonumu bırakıp renkklli ekran telefon teknolojisine geçmiş biri olaraktan sizce e-book u tercih edeceğimi düşünür müsünüz?
En sevdiğin mevsim hangisidir?
Kesinlikle bahar. İLKbahar... Bu hiç değişmedi. Lisedeyken hormonlar tavan yaptığı için severdim. Üniversitedeyken kışın boktan havası son bulup, kendimi çimlerin üzerinde bulduğum için severdim. Şimdi ise okulun biteceğine dair bir haber olduğu için sevmenin yanında ışığın en ideal açıda Dünya'mıza geldiğinden ve renklerin en parlak göründüğü zaman olduğundan (fotoğrafçılık açısından bakıyorum olaya...) çok seviyorum baharı.
Dürüstçe cevap vereceğini varsayarak soruyorum. Elinde birşeyleri değiştirecek güçte tek kullanımlık bir güç olduğunu düşünelim. Bu kadr büyük bir şans avuçlarındayken bencillik edip kendi isteklerin doğrultusunda mı kullanırdın yoksa daha geniş düşünüp herkesin yararına olan bir değişiklik yapmak için mi kullanırdın? Ve bu değişiklik (bencillik edip de yaptığın ya da herkesin yararına olan) ne olurdu?
Daha sorunun ilk satırındayken aklımadan geçen şeyi söylüyorum. İster bunu bencillik olarak tanımlayın, ister dar görüşlülük. Ama bence insanlık için en yararlı şeyin bu olduğunu düşünüyorum. İsteğim şudur. İnsanların beyinlerinden tanrı, dinlerin varlığı ve onlarla alakalı olan herşeyin beyinlerinden ve yaşantılarından tamamen yok olmasını isterdim.
Burcunuz nedir?
Boğa. Sonuç?
Bir tiyatro oyunu tavsiye eder misiniz?
Üzgünüm...
Kendinizde en sevdiğiniz özellik?
Birçok ortama uyum sağlayıp birşekilde mutlu olmayı başarabilyorum. Bu özelliğime bayılıyorum... :)
Kendinizde en sevmediğiniz özellik?
Unutkanlık ve dikkatsizlik...
Sana yapılabilecek en büyük işkence ne olurdu?
Heralde tekrar beni doğuya yollamaları olsa gerek...
Tek başına bir insan keyif almak için ne yapabilir?
(Pera ile aynı cevabı veriyorum.) UYUYABİLİR... :)
Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı? (Asla beyaz giymem vs.)
Asla yakalı t-shirt giymem, giyemem...
Nefret ettiğiniz huylar ay da nefret ettiğiniz insanlar?
Bir konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan yorum yapıp etrafını örgütlemeye çalışan öküzlerden ve öküzlüklerinden nefret ediyorum...
Sizi en iyi tanımlayan kelime hangisidir?
Rahatlık.
Hayata yeniden gelme şansınız olsa, hangi üşkede doğmak istersiniz?
İsviçre
Hakkımda 11 gerçek:
yaahu bu zor iş, arkadaş...
1. Din konusundaki gerçekleri yalnızca çevremin %2 sinin bilmesi beni rahatsız ediyor. Bilmeesi de ayrıca korkutuyor. (al sana fobi...)
2. Müzikten son derece soğudum. Gitardan uzaklaştım. Köpekler gibi solo atabilen eller şimdi 2 akoru ardıardına basamaz oldu. (neden hep kötü şeylerden gidiyoruz ki?)
3. Arkadarşlarımı çok iyi sınıflandırıyorum. Kiminle ne kadar samimi, kiminle ne kadar resmi olmak gerekir bunu iyi tespit edebiliyorum. (nihayet...)
4. Bayramlarda, kandillerde, yılbaşında ve diğer bütün özel günlerde atılan toplu mesajlardan çok nefret ediyorum. Elimde olsa telefonu kapatıp 1 hafta sonra açıcam.
5. Ankara'ya karşı hayatım boyunca hep farklı bir aşkla bakmışımdır. Orası benim için hep özlem olmuştur...
6. Bir işe başladığımda hep en iyisi olmayı hayal etmişimdir. (şimdiye kadar hep hayalde kaldı...)
7. Uyumayı, insan hayatından çalınan bir zaman dilimi olarak görsem de uyuymayı deli gibi seviyorum. HAtta 16 saat uyuyup baş ağrısı çekmeden günüme devam edebilen bir bünyeye sahibimdir. (rekor: herhangi bir ilaç vb. şeyin tesiri altında kalmadan KESİNTİSİZ 26 saat..)
8. Mantığını anlamadığım şeylere ikna olmam çok zor oluyor. İkna olsam bile geçici oluyor.
9. Hayatı boyunca birçok ilde yaşadım. Hepsinde sağlam anılarım oldu. İyi ki yaşamışım diyorum.
10. Hareketliyim, konuşkanım.
11. Karımı çok severim. Ama zaman zaman O'nu unuturum. :)
Bir mimin daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Daha başka mevzuları yarın yazarım artık.. :)
5 Şub 2013
Yola çıkmadan son bir kez
Farklı bir gün daha bitti. Tatilden yeni dönen Recep aradı beni. Hadi Bağarası'na gidelim dedik. Aldık makinaları gittik. Bağarası, yılın bu aylarında su baskınına maruz kalır. Amacımız su içinde kalan evler, damlar, yansımalar vs vs vs... Ama geç kalmışız, sular çekilmiş. Biz de elimizden geldiğince birşeyler çekmeye çalıştık. Hatta biraz önce çektiğim 2 kareyi burada paylaştım.
Buarada blog arkadaşlarımın yazılarından haberdarım ama bugünlerde nasıl bir tembellik nasıl bir tembellik inanamazsınız... Yarın da yolculuğa çıkıyoruz. Ailemin yanına, yolculuk Malatya'ya... Babama hoş bir sürpriz olacak.. :) Oradayken blogumla ilgilenebileceğimi sanmıyorum. Cumartesi gecesi tekrar döneceğim. Ondan sonra da tekrardan yoğun maraton başlayacak. Oradan güzel pozlar çıkaracağımı düşünüyorum. Kar manzarası, kampüs hayatı vs... Bakalım neler çıkacak karşımıza... :)
2 Şub 2013
TCA peeling gelişmeleri
Yüzümdeki sivilce izleri, güneş lekeleri ve gözaltı morluklarım... Tarih boyunca bunlar hep sevdiklerimi rahatsız etmiş bulunmakta. Önce annem kafayı takmıştı. Her yanına gittiğimde bulduğu değişik formülleri üzerimde denerdi. Tabi hepsi hüsranla sonuçlandı. Sonra eşim çıktı. Bu kez o denedi. Kimyasal peeling, kremler vs.... Şimdi ise TCA peeling diye birşey deniyoruz. Yüz soyma diye birşey. %15 lik asitten oluşan bir maddeyi yüzünüze sürüyorsunuz, yüzünüz deli gibi yanıyor ve ardından bol suyla yıkıyorsunuz.
Deneyelim mi, deneyelim dedik ve aldık 1 şişe. %20 liği, %25 liği de vardı ama biz %15 yeterli olacağını düşündük. Denedik. Ne de olsa doktorun söylediği %40 lık laktik asitten oluşan kimyasal peelingin acısını yaşamış biriydim. Heralde o kadar yakmaz diye düşündüm ama yanılmışım. Deli gibi yaktı. Hatta uygulama sırasında az kalsın gözüme kaçıyordu. Zor kurtardım gözümü. İlk katı sürdükten sonra 2. kat sürülüyor, ardından 1 dakika bekledikten sonra yüz yıkanıyor. Bu uygulamayı yaptım. Aynaya baktığımda şok olmuş durumdaydım. Yüzüm sanki su toplamış gibiydi. Yüzüm kabarmış ve bembeyaz olmuştu. Tırstık. Sonradan internetten öğrendiğimiz bilgiler ve yorumlara bakılınca bunun normal olduğunu anladık. Fesleğen kremini de sürdükten sonra yanma hissi 2-3 saat sonra geçti. Bu işlemler bu haftaiçi Pazartesi günü yapılmıştı. Ondan sonra soyulmayı bekledik. Salı günü birşey olmadı. Ama yüzümde hala bi gariplik, bi gerginlik sanki yüzünüze maske uygulamışsınız da yıkamadan bekliyormuşunuz hissi vardı. Çarşamba günü dışarı çıkamayacak durumdaydım. Yüzüm soyulmaya başlamıştı. Perşembe günü de soyulma hızla devam etti. Bugün azaldı. Artık soyulduğunu farketmek için yüzüme oldukça yakından bakılması gerekiyordu. Tabi bu süre zarfı içinde sakallarım çıkmıştı. Kural gereği sakal traşı olmamam gerekiyordu veya herhangi bir sabun, jel vs kullanmamalıydım. Ayrıca güneş ışından da korunmalıydım. O yüzden bunu uygulamam için bu mevsim sonra derece uygundu. Bugün Cumartesi artık rahat hissediyordum kendimi. Ama halen daha soyulmalar yavaş yavaş devam ediyor. Zaten 1 hafta boyunca sürer bunlar deniyordu. Pazartesi'ye kadar bekleyeceğim sakallarımı kesmek için.
Salı gün de ailemin yanına gideceğiz. Babam bilmiyor gideceğimizi. Ona büyük bir sürpriz yapıyoruz. Kendisi inanılmaz duygusal. Uzun zamandan bu yana her telefon görüşmemizde (HER GÜN mutlaka konuşuruz) bizleri çok özlediğini devamlı söylüyor. Biz de ona bir sürpriz yaparak onun yanına gideceğiz. Gideceğimizi söylememek sanki ona ızdırap çektiriyormuş gibi de geliyordu... :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)