30 Eki 2012

Ev bark işleri


1 yıldır kendi ekseni etrafında dönüp de enerji üretemeyen dolap beygiri gibiyiz. Bir türlü dikiş tutturamadık gidiyoruz. Ne mi oldu?


Bundan 1 yıl önce başımızı sokacak evimizi kendimiz yapalım dedik. Hem müstakil olur, bahçesi olur. İlerde çoluk çocuk, torun tombalak bahçede koşuştururuz dedik. Bunun için müteahhitlik, mühendislik, ustalık, kalfalık bilgisinin yanında piyasa hakkında bir ton bilgi sahibi olmak gerektiğini düşündük. Bu konudaki yetersizliğimiz potansiyel kazıklanacak eleman moduna soktu bizi. Korktuk...

Prefabrik yapalım dedik. Ustayla, betonla uğraşmayız, hem istediğimiz gibi yaparlar, hem de hızlı olur, hem de ucuza çıkmış olur dedik. Aylarca araştırdık. Tamam dedik. Arsa bakmaya başladık.

Arsa merkezde olsun istedik, binalar arasında kaldı arsalar. Köşede, sağı solu açık arsalara baktık, çok para istediler. Tamam, merkeze uzak, sakin yerde olsun dedik, toprak kayar, yol su gelene kadar çok beklersiniz dediler. Ümidimizi yitirdik.. :(

12 katlı büyük binalar yapıcaz dediler. Yapmışlardı da 3 blog. Gittik, baktık. İşimizi görür dedik. Otoparklı, güvenlikli vs... Gittik, katımızı dairemizi seçtik, kaporamızı verdik. Başlıcaz başlıcaz dediler başlamadılar. 6 ay oyaladılar, halen başlamadılar. Müşteri bulamadılar, yapacakları arsayı İstanbul'dan bir şirkete sattılar. Bugün gittim adamları yakaladım. Kaporayı verecek gibi duruyorlar. Kaporayı sallamıyorum ama bu 6 içinde diğer piyasadaki evler 40-50 milyar hatta daha fazla arttılar. Şimdi ev bulucaz diye kafa beyin patlatıyoruz.

Biri herşeyiyle mükemmel ama çok para.. Diğeri ise bir şekilde baktığı cephesiyle, odaların küçüklüğüyle kötü bir yanı var.

  • 1 kere alacaksın. Sık kendini adam akıllısını al diyor bir içses...
  • Hayata 1 kere geliyorsun. 10 yıl boyunca hareket edemeyeceksin. Hiçbir yere gidemeyeceksin. Yaşın 40a dayanınca borçtan kurtulacaksın. 40ından sonra nereye gidiyorsun çoluk çocuk diyor diğer ses...

Siz hangi sessizsiniz?

21 Eki 2012

Sağlık, herşeyden önemli

Bu kadar hızlı yaşamak istemiyorum hayatı.. Çok hızlı çoook...

Aslında birçoğunun aksine haftaya oldukça sakin başlıyorum. Fakat ders saatlerim Perşembe ve Cuma'ya yığıldığından yoğunlukla son buluyor hafta. Hafta sonumu sakin geçirmek istiyorum ama olmuyor işte. 

Bugün (yani Pazar günü) sabah erkenden kalktık. Eşimin okul gezisine gittik. Rotamız İzmir'deki Sasalı Tabiat parkıydı. Benzer geziyi geçen sene Mayıs ayında benim bebelerle yapmıştı. Benimkiler 6, 7, 8. sınıf öğrencileri olduğu halde beni hayvanlar gibi yormuştu. Bunlar anasınıfı bebesi.. İçimden 'sçtık...' dedim. Bir de Cumartesi gecesinden hafiften burun akıntısı başlamaz mı bende? 'ahanda.. .Kesin sçtık..'



Sabah 7 buçukta kalktık. Okulun önüne gittik. Her çocuğun yanında velisi de geliyordu.  Velinin teki yüzünden dolayı yarım saat geç çıktık yola. Saat 8:15 te okul önünde olucaz denince bu arkadaş heralde 8:15 te evden çıkıcaz gibilerinden algılamış, yarım saatlik yolu hesaba katmamış. Neyse dedim, bunlara kafa yormayalım dedim.

İlk durağımız Buca Gölet'ti. Burada güzelce kahvaltımızı ettik. Hava tahmin ettiğimden soğuktu. İnce giyindiğimi düşündüm. 2 saat kadar orada oyalandıktan sonra Sasalı'daki İzmir Doğal Yaşam Parkı'na gittik... Kısacası bildiğimiz hayvanat bahçesi.. Ama çok büyük. Orayı gezmek için 3 saat verdik. Orada hava sağ gösterip sol vuran cinstendi. Üstüme birşey alıyorum terliyorum. Çıkarıyorum üşüyorum. Dalga geçer gibi... Burada çok yorulacağımızı biliyordum. Sadece kendimiz gezsek çok yoruluyoruz, kaldı ki bebelerle falan tahmin edemiyordum bile. Ama yanlış tahmin etmişim. Çünkü her çocuğun yanında annesi veya babası olduğundan bizimle hiçbir alakaları olmadı. Hatta ve hatta serbest dolaştılar. Arkada kalanları toplamak, önde gidenleri yavaşlatmak zorunda kalmadık, çok mutlu oldum. Ama çok büyük bir yer olduğu için oldukça yorulduk. Geri dönüş yolu tam faciaydı..

Otobandan tam çıktık, bir çocuğun rahatsızlandığını söylediler. Otobüsü kenara çektik. Mide bulantısıdır dedik, arabada bekledik. Annenin üstü kusmuk olmuş ve kızına sarılarak 'Ayşeee, Ayşeee... Kızıııım cevap veeer, Kızım cevap vermiyor.....' diye ağlayıp bağırmaya başladı. Hemen dışarı çıktık. Kız kitlenmiş öylece bakıyordu. Ne bir soruya cevap veriyor ne bir tepki... Kusmuğunu yutmasın diye hemen yan yatırdık, nefes alabilsin diye azına kaşık soktuk. Dilini ısırıyordu. Azını zor açıyordum. Zaman zaman parmağımı da ısırıyordu, ama kaşık gelince işim daha da rahatlamıştı. Belli bir süre sonra tepki vermeye başladı. Ellerini kullanıp elimi tutuyordu bana karşı geliyordu. O sırada ambulans aranmıştı. Bize neler yapabileceğimizi söylediler. Söylediklerini yapıyorduk zaten. Hemen geldi. Nöbet geçirdiğini söylediler. Epilepsi olup olmadığını sordular annesine? 'yok öyle birşey' dedi...

Ambulansa kızın annesi ve öğretmen arkadaşın eşi bindi. Soluğu Söke devlet hastanesinde aldık. Baba ve kızın 3. sınıfa giden ablası da gelmişti. Kız bitkindi, ona da üzüldüm.. :(

Midesi yıkanmıştı, serum bağlatılıp müşahede altına aldılar. Biz 1-2 saat daha bekleyip bize teşekkür ettiler ve yolladılar. Hayatımda ilk defa böyle birşey görmüştüm. O anda, gerçekten acil müdahele eğitimi almam gerektiğini düşündüm. Aslında o anda ne yapılması gerektiğini ben de biliyordum, bilgi vardı ama cesaretim yoktu... O sırada birbirimizden cesaret edip yapılması gerekenleri yapmıştık. Azını açmak, kaşık sokmak...
Doğru hastaneye... Küçük kızın ablası halen bekliyordu hastanede. Köyden babanneleri de gelmiş. Kızı alıp götürdüler. Biz de röntgen çektik. Yumuşak doku zedelenmesi varmış. Totoya bi ağrı kesici, yallah... :)

Kızın akıbeti belli değil... Yarın haberlerini bekliyoruz.


16 Eki 2012

Aklıma Emrah geldi


Günlerden Salı
Dersim yok.. Evdeyim. Sabah duygu duşta ben kahvaltımızı hazırlıyorum. Müziği açtım Metallica çalıyor..

Dünden beri fotoğraf deklanşöründen girdim lensinden çıktım. Nasıl çıkarım dedim bu işin içinden. Taksitler falan filan derken kredi kartımızın %90 ı sağlık masrafı olduğunu, gelecek ay taksitlerin azalacağını hesaba kataraktan şu makinaları almayı karar verdim...




Radyodaki müzik Metallica... Aklıma direkt Emrah geldi...
Fotoğraf... Yine Emrah geldi... Emrah'a benzemeye başladım. Metallica fanı ve fotoğraf düşkünü dostum...

Geçtiğimiz Cumartesi pamuk tarlasına daldık. Tam 4 saat boyunca pamuk toplayan işçileri fotoğrafladık.
Yeni tanıştığımız emekli bir adamdı bizi götüren. Arabasında Metallica çalıyordu. Yine Emrah gelmişti aklıma...

Konu matematiğe döndü. Matematiği çok sevdiğini, hayattaki herşeyi matematikle ifade edebileceğini söyledi.
Recep 'Peki tanrıyı nasıl gösterebilirsin ki?" dedi. Adam direkt cevabı oturttu... 'SIFIR' Herif ateist çıktı...

5 dakika sonra müzik değişti. Andalusia çalıyordu.

Herif fotoğraf düşkünü, ateist + Metallica ve Satriani hayranı çıktı...